Gıda amaçlı GDO başvuruları geri çekildi
29 GDO’lu çeşit için başvuru yapan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) ile 3 soya geni için izin talebinde bulunan Ünak Gıda, başvurularını geri çektiklerini açıkladı.
Genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) çeşitlerinin gıda amaçlı kullanılmak üzere ithalatına izin verilmesi için Biyogüvenlik Kurulu’na yapılan başvurular geri çekildi. Gıda amaçlı 21 çeşit mısır, 3 çeşit soya, 3 çeşit kolza (kanola), 1 çeşit şeker pancarı ve 1 çeşit patates olmak üzere toplam 29 GDO’lu çeşit için başvuru yapan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) ile 3 soya geni için izin talebinde bulunan Ünak Gıda, peşpeşe bu başvuruları geri çektiklerini açıkladılar. Her iki başvuru sahibi de müracaatları geri çekerken yaptıkları açıklamalarda, GDO’suz hammadde ithalatı sırasında (gemi ambarlarında vb.) olabilecek GDO bulaşmalarının kaçınılmazlığından söz ederek, bununla ilgili ‘eşik değer’ konusuna ivedilikte açıklık getirilmesini ve sektörün GDO'suz hammadde sağlayabilmesinin önünün açılmasını istedi.
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF), Biyogüvenlik Kurulu’nun ithalat izni talep edilen GDO’lu çeşitlerle ilgili Bilimsel Komite raporlarını kamuoyu görüşüne açmasından kısa bir süre sonra, “GDO’nun Önlenmesi için Ortak Çözüm Çağrısı” başlıklı bir kamuoyu duyurusuyla müracaatını geri çektiğini açıkladı. 16 Ağustos 2012 günü TGDF’nin resmi web sitesi aracılığıyla duyurulan açıklamada, Biyogüvenlik Kurulu’na 29 genin ‘onaylanması için değil, tanımlanması için başvuru yapıldığı vurgulanarak, “Beklentimiz Türkiye’de bu konuyla ilgili, tüm paydaşların bir araya gelerek konuyu sağduyulu bir biçimde değerlendirmesi, yasal altyapının bir an önce netleştirilmesi ve sektörün GDO'suz hammadde sağlayabilmesinin önünün açılmasıdır” denildi.
Yasal altyapı bir an önce netleştirilsin
GDO konusunda kamuoyunda uzun süredir yaşanan endişe ve karmaşanın bir an önce sona ermesi ve bulaşmadan kaynaklanan sorunları çözecek adımların atılması konusunda Biyogüvenlik Kurulu’nu göreve davet eden TGDF, gen başvurusunu geri çektiğini açıklarken şu ilave değerlendirmelere de yer verdi:
“Türk gıda ve içecek sektörü, başta AB ülkeleri olmak üzere ve bölge coğrafyasında son derece etkin bir oyuncudur ve hâlihazırda bu coğrafya üzerinde yaşayan yaklaşık 1,5 milyar insan için kesintisiz gıda ve içecek üretimi gerçekleştirmektedir. Bu büyüklükte bir coğrafya üzerinde başta Avrupa Birliği kriterleri olmak üzere global yasal düzenlemelere uyumun sağlanması büyük önem taşımaktadır. TGDF, Biyogüvenlik Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin ardından, kanun gereğince AB mevzuatına uyum amacıyla 29 genin ‘onaylanması değil, tanımlanması için’ Biyogüvenlik Kurulu’na 2010 yılında başvuruda bulunmuştur. Halkımızın ihtiyaç ve talepleri başta olmak üzere, her konudaki duyarlılığı ve yasalarımızın belirlediği çerçeve Türk Gıda ve İçecek Sektörü’nün en temel önceliğidir. TGDF’nin beklentisi, Türkiye’de bu konuyla ilgili tüm paydaşların bir araya gelerek konuyu sağduyulu bir biçimde değerlendirmesi, yasal altyapının bir an önce netleştirilmesi ve sektörün GDO'suz hammadde sağlayabilmesinin önünün açılmasıdır. Bu amaçla başta GTHB olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarını birlikte hareket etmeye davet ediyoruz.”
Bırakın GDO’lu’yu, GDO’suz ürün de ithal edilemiyor!
TGDF’nin ardından Biyogüvenlik Kurulu’ndan gıda amaçlı 3 adet soya geni için izin talep etmiş olan ÜNAK Gıda ve Kimyevi Maddeler Sanayi ve Ticaret Şirketi de müracaatını geri çektiğini açıkladı. Süt, soya ve diğer bitkisel proteinler ile doğal katkı ve aroma ürünleri ithalatçısı olan Ünak Gıda’nın konuyla ilgili açıklamasında, “GDO’lu ürünlerin ülkeye girişinin yasaklanması, 12 yıl önce ticari faaliyete başladığımız günden beri bizlerin de istediği bir konudur. Her zaman GDO’suz ürün tarafında olduk, olmaya devam edeceğiz” denildi. Bulaşıklık ve eşik değer konusundaki belirsizlik nedeniyle, “bırakın GDO’lu ürünü, GDO'suz ürün de ithal edilemiyor” vurgusunu yapan ÜNAK Gıda açıklamasında, “Şirketimiz, GDO’lu ürün ithal edilmesinin önünün açılmasını istememektedir.” denilerek, asıl talebin şu anki mağduriyetin giderilmesi, eşik değerin belirlenmesi ve GDO’suz ürün ithaliyle ilgili karışıklığın bitirilmesi olduğu ifade edildi.
Başvuru yapmaya mecbur bırakıldık
Ünak Gıda, Biyogüvenlik Kurulu’na yapılan başvurunun esas olarak gıda amaçlı üç adet soya geninin tanımlanması ve dolaylı olarak %0.9 limit belirlenmesi ile ilgili olduğuna işaret ederek şu noktaların altını çiziyor:
“Üç soya çeşidinin gıda amaçlı kullanımına izin verilmesi yönündeki başvurumuz tamamen mevzuat gereği yapılan bir başvurudur. Esasen bizler zaten GDO’lu ürün ticareti yapmak istemiyoruz. Buradaki sorun, VAR/YOK test limitinin henüz belirlenmemiş olması. Bu nedenle artık bıçak kemiğe dayanmış durumdadır. AB'ye uyum gereği %0,9 oranının altında kabul edilmiş genlerden herhangi birinin varlığı, ürünün GDO’suz olduğu anlamına gelir. Ancak bunun için mevzuatımıza göre, önce gen onaylanması gerekiyor. Daha sonra %0,9 belirlenecek. O nedenle bizler bu başvuruyu yapmaya mecbur bırakıldık! Halbuki biz eşik değer %0,1 olsun demekteyiz. Dünya genelinde kabul edilebilir minimum test oranı (gen için var/yok testi) hatasız sonuç vermesi için %0,1 olarak belirlenmiştir. Tüm dünyada birçok gıda ürünüyle ilgili birçok test yapılmaktadır ve bunlarda çeşitli zararlı bakterilerin, tolere edilen varlıkları söz konusudur. Örneğin sütte somatik hücre sayısı (sağlıklı meme göstergesi) 100 bin/ml ile üst sınırda belirlenmiş. 1 milyon/ml ise enfekte meme demek. Buradan ne sonuç çıkıyor? 100 bin/ml’ye kadar süt veren ineğin memesi sağlıklı demek. Yani sıfır değil! İşte GDO'da da tartışılan esas konu budur. Firmamız ve TUGİDER bu limitler gibi bir güvenli limit belirlensin demektedir. Bu ise zaten dünyada %0,1 olarak belirlenmiş. Türkiye'de de bu limit olsun demekteyiz. Ancak bununla ilgili doğrudan başvuru ülkemizde yapılamamaktadır. Bu sebeple gen başvurusu yapılmıştır. Yaşadığımız mağduriyet her geçen gün büyümektedir. Dünyada geçerli sertifikalarımız ile (%0,1 test limitli) ithal etmek istediğimiz ürünler ülkemizde bir laboratuvarda ‘GDO'lu’ (test limiti %0,01), bir diğer laboratuvarda (%0,1 test limitli) GDO'suz çıkmaktadır. Dolayısıyla tam bir karmaşa vardır. Basın ise bilinçsiz bir şekilde ve konuya tam hakim olmadan yorum yapan kurum ve kişilerin yorumları ile yargısız infaz yapmaktadır. Bakanlık yetkilileri ve Biyogüvenlik Kurulu haksız baskılar ile palyaçoya çevrilmiştir. Bu ülkeye yaptığı ticaret ile istihdam ve vergi sağlayan bizim gibi namuslu firmalar haddinden fazla mağdur edilmiştir.”
Onay almamış gdo genlerine ab de ‘sıfır tolerans’ uyguluyor!
Gıda amaçlı GDO başvurularını peşpeşe geri çeken Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) ile Ünak Gıda’nın ithalat sırasında ve sonrasında olabilecek GDO bulaşmalarının teknik olarak kaçınılmazlığını gerekçe göstererek, bununla ilgili eşik değerin mevzuat düzenlemesiyle bir an önce belirlenmesi talebini Biyogüvenlik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hakan Yardımcı’ya sorduk. Kurul olarak böyle bir çalışmaları ya da idariye veya yasa yapıcılara bu yönde bir önerileri olup olmadığını sorduğumuzda Prof. Dr. Yardımcı, onay almamış GDO genleriyle ilgili bulaşmalar konusunda Avrupa Birliği’nin de “sıfır tolerans” yaklaşımı içinde olduğunun altını çizerek, ‘Türkiye’ye özgü’ yeni bir bulaşma değeri beklentisini, bilimsel tabanlı çalışma yapılmadan değerlendirmenin doğru olmadığını söyledi. Prof. Dr. Yardımcı şöyle konuştu.
“Avrupa Birliği ülkelerinde 48 GDO’ya onay verilmiş olması, bulaşmada sıfır toleransı tolere edebilmekte ve bulaşma ticarette daha az konu olmaktadır. Türkiye’de ise gıdalarda GDO kullanılamaması ve çok düşük düzeylerdeki (%0.1) bulaşmalar, ticarette sıfır toleransı daha çok sorgulanır hale getirmiştir. Türkiye’de Avrupa Birliği ile uyumlu bir biyogüvenlik mevzuatı uygulanmaktadır. Buna göre onay almış GDO’lar etiketlenerek kullanılabilir. Etiket eşik değeri de %0.9 (binde dokuz)’dur ve bu rakamın üzerindeki değerler etiket gerektirmektedir. Ancak Türkiye’de onay alan gıda amaçlı herhangi bir GDO olmadığından bu eşik değer uygulanmamaktadır. Onay almamış GDO genleri ile ilgili bulaşma konusunda ise yine Avrupa Birliği ile uyumlu olarak sıfır tolerans uygulanmaktadır. Biyogüvenlik Kurulu kendisine yapılan ithalat başvurularını ve yetkisi dahilindeki resmi konuları Biyogüvenlik Kanunu çerçevesinde değerlendirmektedir. Biyogüvenlik Kurulu’na yapılan başvuruların kim tarafından ve ne amaçla yapıldığı bilgisine Türkiye Biyogüvenlik Bilgi Değişim Mekanizması’ndan (http://www.tbbdm.gov.tr) ulaşılabilir. Biyogüvenlik Kurulu yetkisi dahilinde olan konularda üzerine düşen görevi yapmaya devam edecektir.
Onay alan ve almayan genlerin bulaşma eşik değerleri ayrılmalı
Biyogüvenlik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hakan Yardımcı, hatasız sonuç verecek, karışıklık ve sorunlara yol açmayacak eşik değer oranıyla ilgili olarak, “Konunun daha iyi anlaşılması için, onay almış genler ile ilgili uygulanan etiket eşik değeri (binde dokuz) ile esas konumuz olan onay almamış genlere verilmesi istenen bulaşma eşik değerini birbirinden ayırmakta fayda görüyorum.’AB’de ve Türkiye’de onay almamış genler için uygulanan sıfır toleransın değiştirilerek, Türkiye’de yeni bir bulaşma değeri belirlenmesi üzerinde çalışalım’ deniliyor. Bilimsel tabanlı bir çalışma yapılmadan bu konuda rakamsal bir yorum yapmayı yanlış buluyorum” şeklinde konuştu.