Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Paketlenmiş et sektöründe çarklar hızlı döndü

Paketlenmiş  et sektörü Türkiye’de giderek büyüyen bir pazar. Tüketici alışkanlıklarının değişmesi, artık kasaptan daha çok zincir marketlerdeki dondurulmuş ya da pişmiş ürünlere olan eğilim, bu büyümede önemli bir yere sahip.





paketlenmis_tavuk.jpg

Avrupa’da yüzde 80’ler civarında olan paketli et satış oranları ülkemizde henüz yüzde 1’ler civarında. Ancak her geçen yıl gerçekleşen büyüme hızı sektörün çok üzerinde.

Dünya nüfusunun giderek artmasıyla birlikte, gıda maddelerine olan talep her geçen gün artış gösteriyor.  Bu bağlamda, insan sağlığı ve beslenmesinde önemli bir yere sahip olan et ve et ürünlerine olan talep de giderek artıyor. Nüfusun hızlı bir şekilde artış gösterdiği Türkiye’de de sağlıklı ve dengeli beslenmenin sağlanabilmesi için et ve et ürünleri tüketimi büyük önem taşıyor.

Avrupa’da yüzde 80’ler civarında olan paketli et satış oranlarının Türkiye’de henüz yüzde 1’ler civarında seyretmesi sektörün gelişimi adına daha çok yolumuz olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de gıda sanayi üretiminde önemli bir yere sahip olan et ve et ürünlerinin tüketicilere sağlıklı bir şekilde ulaşması gıda güvenliği konusundaki gelişmelerle yakından ilgili. Et ve et ürünleri sanayi, hayvanların kesiminden başlayarak paketlenmesine kadar geçen tüm süreci kapsıyor. Hammaddesini hayvancılık sektöründen alan sanayide, gıda güvenliğinin sağlanmasının önünde duran engellerin, hayvanların yetiştirilmesinden başlayarak, ürünlerin tüketiciye ulaşmasına kadar geçen zincir boyunca belirlenebilmesi gerekiyor. 

Türkiye’de kırmızı et ve et ürünleri sanayinde gıda güvenliği ve kalitenin artırılabilmesi için sanayiye hammadde temin eden hayvancılık sektörüne ciddi sorumluluklar düşüyor. Tüketicinin paketlenmiş ete olan ilgisinin her geçen yıl arttığına dikkat çeken Bonfilet Yönetim Kurulu Başkanı ve ETBİR üyesi Hakan Akkoyun, “Ülkemizdeki artış hızı Avrupa ülkelerinin kabul hızından çok düşük. Paketlenmiş et çok uzun yıllar önce ülkemizde yapılmış, ancak suistimaller nedeniyle güven kaybına uğramıştır. Bizim gibi firmaların üretmiş olduğu ürünlerdeki kalite standartı ve sürekliliği bu algıyı orta vadede yıkacaktır” dedi.

Öncelikle paketlenmiş et konusunu netleştirmek gerektiğini belirten Akkoyun, “Marketlerin ve kasapların kendi bünyelerinde günlük paketledikleri et bizler için paketlenmiş et konumuna girmiyor.  Paketlenmiş et üretim şartlarına haiz belli bir noktada üretilerek dağıtımı yapılan ürünlerdir. Bunun günümüzde en önemli karşılığı modifiye atmosferde paketleme teknolojisi ile yapılandır. Bu bağlamda üretilen ürünlerin pazar payının %1 seviyesinde olduğunu tahmin etmekteyiz” diye konuştu.

Satınalma alışkanlıklarında muhafazakarız

Marketlerden alınan verilerin Türkiye’de et tüketimindeki artışı destekler nitelikte olduğunu hatırlatan Hakan Akkoyun, sözlerine şöyle devam etti: "Marketlerden aldığımız verilerde karbonhidrattan proteine doğru bir kayış var. Paketlenmiş et satıyoruz. Tüketici ile reyonda muhatap olmadık bu tür gidişatları da izlememiz gerekiyor. Ekonomik istikrarın  iyi gidişi ile birlikte beslenme alışkanlıkları da protein odaklı gidiyor. Bizim şirket olarak büyümemiz de bunu destekliyor. Tüketiciler son kullanma tarihi olan ve üretim menşeisini bildiği bir ürünü kullanmak istiyor artık."

Ev içi ve ev dışı pazarların tüketim ve satınalma alışkanlığı açısından birbirinden çok ayrı iki pazar olduğuna dikkat çeken Akkoyun, “ Ev içi tüketim satınalma alışkanlığı açısından daha muhafazakar davranıyor.  Bu bağlamda ev içi pazarının paketlenmiş ürünlerde daha hızlı yol alacağını düşünüyoruz.  Ev dışı tüketim kanallarında ise ağırlıklı vakum ambalajlı et kullanılıyor” dedi.

 

Büyüme hızı sektörün üzerinde

Etin pakete girmesiyle birlikte ürünün kimlik kazandığını söyleyen Akkoyun, “Kırmızı et, ev içi tüketimde en yoğun kullanılan, ancak saklama koşullarına uyulmadığında çabuk bozulabilen değerli bir gıda. Bu yüzden etin markasını üstüne alması ve pakete girmesini çok önemli. Tüketicinin satın aldığı paketlenmiş ürünlerin sorumluluğunu almış bir kurum arkasında duruyor. Neticede üretim yapabilmesi için gerekli şartların oluşturulması gerekiyor.  En önemlisi de her pakette aynı hassasiyeti göstermek durumundasınız. Bu da dolayısıyla tüketici lehine  garanti oluşturuyor.  Şu anki durumda paketlenmiş etin pazar payı çok düşük seviyede. Ancak büyüme hızı sektörün çok üzerinde. Burada önemli olan üretilen ürünlerin tüketici güvenini  sarsmayacak şekilde olması ve kalitede süreklilik kavramını benimseyen bir sanayicimizin olması gerekiyor.  Zira paketli ürünler tüketiciye ancak kullanım esnasında kendisini ifade edilebiliyor” diye konuştu.

 

Pınar alt markalarına odaklandı

Pınar Et kurulduğu 1985 yılından itibaren ambalajlı et sektörünün lider aktörleri arasında yer alıyor. Farklı tüketici ihtiyaç ve taleplerini takip ederek bu ihtiyaçlara  uygun çözümler sunan firma, yeni ürünlerle de tüketici ilgisini çekmeyi hedefliyor. Orta ve uzun vadede planları doğrultusunda, firma, özellikle tüketim ve kullanımı kolaylaştıran ürünlere önem veriyor. Sadece ürünün kendisi değil, ürünün paketini de bu doğrultuda tasarlamaya çalışan firma, ayrıca mümkün olduğu kadar değişik damak tatlarına da hitap etmek konusunda yatırım yapıyor. Bunun için Ar-Ge faaliyetlerine ağırlık veren firma, yaptığı pazar ve tüketici araştırmalarında da bu konuya önem veriyor. Bunların dışında yeni kategoriler konusunda da araştırmaları ve incelemeleri devam eden Pınar, bu konudaki yatırımlarını zaman ve değerlendirmeler paralelinde şekillendirecek. Pınar’dan yapılan açıklamada, et sektörünün genel olarak incelendiğinde kaliteli ve güvenilir üretimin, tüketici için gıda sektöründeki öneminin giderek arttığının görüldüğü belirtildi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Sektörün gelişimi için herkese görevler düşüyor. Pınar olarak tüketiciye en kaliteli ve güvenilir ürünü sunma misyonumuzu her zaman sürdüreceğiz. Sektördeki denetimlerin daha da artması ve daha gelişmiş yöntemlerin kullanılması da sektördeki güvenin artmasına ve gelişmesine katkıda bulunacaktır. Sektörümüzün önümüzdeki dönemde nüfus artışına paralel olarak büyümesini bekliyoruz.”

 

Lezita’dan 24 saat canlı yayın

Lezita, “Hayatın Lezzeti” Lezita olarak, Türkiye’de yem sektörünün öncü ve lider kuruluşu Abalıoğlu Grubu güvencesi ile tüketicisiyle buluştuğu 2006 yılından bu yana ülkenin en büyük ve modern tesisi konumuyla faaliyetlerini sürdürüyor. Pazara girdiği ilk yıl piliç eti pazarından yüzde 3.2 pay alırken, 2011 yılı sonu itibariyle pazar payını yüzde 7’nin üzerine çıkaran Lezita, bağlı olduğu Abalıoğlu Grubu’nu ciro bazında yüzde 31 gibi çok önemli bir oranda büyüterek, sektöründe üçüncülükten ikinci sıraya yükseltti. Beş yılda kalitesi, hijyeni, lezzeti ve ürün çeşitliliği ile sektörün önde gelen markaları arasındaki yerini almış bulunan Lezita, şimdi de, sektöründe bir ilke imza atarak Lezita Fabrikası Kamera Sistemi sayesinde helal, kaliteli ve hijyenik koşullardaki üretimini, tüm Türkiye’ye sunuyor.  Lezita’nın kuruluşundan bu yana kendi faaliyet alanının lider markalarından biri olmak için yatırımlarını aralıksız sürdürdüğünü vurgulayan Abalıoğlu Grubu Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda Satış-Pazarlama Grup Başkanı Ender Abalıoğlu;  “Geçen beş yıl içerisinde, Lezita tesisimize, araştırma ve geliştirmeyi destekleyen, gıda güvenliğini gözeten nitelikte miktarı milyon dolarları aşan yatırımlar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Lezita Fabrikası Kamera Sistemimiz, bu yatırımlarımızın en yeni ve yenilikçi örneklerinden biri. 24 saat canlı yayın yapan sistemimiz aracılığıyla kalite ve hijyenik koşullardaki üretimimizi, bayilerimiz, çalışanlarımız ve tüm Türkiye’ye sunmanın heyecanını yaşıyoruz. Sahip olduğumuz ulusal ve uluslararası standartlarda geçerliliği olan sertifikalara ek olarak, ileri teknoloji eseri yeni yatırımımız ve yenilikçi uygulamamız ile paketlenmiş et sektöründe fark ve üstünlük yaratmaya devam edeceğiz” dedi. 

 

Şeker piliç’in ciro hedefi:  500 milyon TL

Beyaz et sektörünün köklü firmalarından olan ve yılın ilk altı ayını 203,5 milyon TL’lik ciroyla kapatan Şeker Piliç, yılsonunda cirosunu 500 milyon TL yükseltmeyi hedefliyor. Şeker Piliç Genel Müdürü Emre Bor, yılın ilk altı ayını oldukça başarılı bir grafik çizdiklerini söyledi. Şeker Piliç’in ilk altı aylık performansında ihracat rakamlarının da önemli rolü olduğunu belirten Emre Bor, Ortadoğu pazarında önemli bir oyuncu olmayı hedeflediklerini ve ilk altı ayda 8,5 milyon dolarlık ihracat yaptıklarını ifade etti. Özellikle İran, Irak ve Libya’da önemli pazar paylarına ulaştıklarını vurgulayan Emre Bor, 600 bin tonluk Suudi Arabistan pazarına da ilk ihracatı yılın ilk altı ayında gerçekleştirdiklerini söyledi. Emre Bor, 2012 yılı sonunda önemli başarılara imza atacaklarını vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Şeker Piliç olarak 2011 yılını 85 bin tonluk üretimle kapattık. Bu yılsonu için ise hedefimiz 100 bin tona ulaşmak. İleri işlenmiş ürünlerde yılsonunda 13 bin tonluk üretim rakamına ulaşacağız. 2011 yılında devreye aldığımız ve ilk altı ayda 2 bin tonluk üretim rakamına ulaşan döner üretim fabrikamızda da yılsonunda 4 bin 600 tonluk üretim hedefliyoruz. İşlenmiş ürünlerde yılsonunda ciromuzu 50-55 milyon TL’ye yükseltmek istiyoruz. Bu rakamları paket paket, gram gram satılan söz konusu ürün grubu için çok önemli bir başarı olarak görüyoruz. 2012 sonu için ihracat hedefimiz ise 19 milyon dolar seviyesinde. Buna bağlı olarak da ciromuzu 500 milyon TL’ye, kârımızda bu paralelde yükseltmeyi hedefliyoruz.”

Türkiye’nin  hayvansal üretim açısından önemli bir potansiyele sahip olmakla birlikte, halen hayvansal ürün üretiminde istenilen seviyeye ulaşamadığı gözleniyor. 2005/2007 yılları ortalamasına göre, toplam tarımsal üretim değerinin %43.9’unu hayvansal üretim, bunun da %20.2’sini hayvansal ürün üretimi oluşturuyor. Toplam hayvansal ürün üretim değeri içinde kırmızı et üretimi aynı yılların ortalamasına göre %25.2 olup; toplam kırmızı et üretim değerinin %77.6’sını sığır eti, .8’ini koyun eti ve %3.2’sini keçi eti üretimi oluşturuyor.

 

Her yıl mutfaklarımıza daha çok et giriyor

Türkiye’de sektöre dair önemli bir konu, kırmızı et tüketiminin Avrupa ve Amerika’nın oldukça altında olması. 2010 TÜİK sektör raporuna göre kişi başına düşen yıllık beyaz et tüketimi Türkiye’de 16.04 kg, AB ülkelerinde 16.1 kg ve ABD`de 44.8 kg; kırmızı et tüketimi ise 6.89 kg, AB ülkelerinde 59.9 kg ve ABD`de 71.9 kg. Bu rapora baktığımızda Türkiye’nin beyaz et tüketiminde AB ülkelerini yakaladığını görüyoruz. Ancak kırmızı et tüketiminde Avrupa ve Amerika’nın çok çok gerisindeyiz. Ancak gelir seviyesinin artması, beslenme alışkanlıklarının değişmesi nedeniyle kırmızı et tüketiminde artış potansiyeli olacak, tüketicinin kolay ulaşabileceği ve kolaylıkla raftan sofraya taşıyabileceği ürünler kırmızı et pazarını büyütecek.