Şeker fabrikalarını işçiye emanet eden yeni model
Şeker üreticisi üzerinde oynanan oyunun bozulmasında sendika olarak ciddi katkı sağladıklarını belirten Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ihalesinin iptal edilmesi ile "Türkiye'nin bir yanlıştan döndüğünü" söyledi.
Şeker pancarı üreticileri ve şeker fabrikalarının işçileri olarak şeker fabrikalarına talip olduklarını dile getiren Gök, “Birbirini denetleyebilen unsurların bulunduğu yeni bir modelle iyi bir üretimi yakalayabiliriz, dünyayla rekabet edebiliriz” dedi.
Dünya üzerinde şeker sektörünün mevcut konumu ve gelişimiyle ilgili Sendika olarak değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Sendika olarak dünyadaki değişimleri ve ülkemizde neler oluyor neler yapılması gerekiyor, konularını yakından takip ediyoruz. Özellikle şeker sektörünün geleceği ve dünya üzerinde izlenen politikalarla ilgili halkı bilinçlendirme çalışmalarımızı ara vermeksizin sürdürüyoruz. Avrupa Birliği şeker reformu ile ne yapmak istiyor? Türkiye’de pancar sektöründe üzerinde oynanan oyunlar neler, konularına ışık tutmaya çalışıyoruz. Avrupa şeker reformu ile pancar şekeri üreticisi ülke sayısının 6’ya düşürülmesi hedefleniyor. Böylelikle dünya piyasasında yaklaşık 4 milyon ton şeker açığı oluşması bekleniyor. Bu durum, mevcut pancar kotasını şeker ihtiyacı doğrultusunda koruyabildiği ve maliyetlerini minimize edebildiği sürece Türkiye için özellikle Ortadoğu ve Orta Asya ülkelerine coğrafi yakınlığı açısından büyük bir avantaj oluşturacak. Aksi takdirde AB’ye tam üyelik durumunda ülkelerarası kota transferi nedeniyle ülke kotamız başka ülkelere aktarılacak ve ülkemiz mevcut şeker kotasını da kaybederek sektörden çekilmek zorunda kalabilecek. Bu durumda Türkiye dev uluslararası şirketlerin pazarı olacak. Tam da böylesi bir ortamda biz şeker fabrikalarını özelleştirmenin eşiğinden döndük. AB şeker rejimi reformu gündeme geldiğinden bu yana diğer şeker üreticisi ülkeler sürekli olarak üretimlerini artırırlarken, biz tam tersi hareket ettik. ABD, Rusya, Brezilya, Meksika, Küba, Hindistan, Çin, Tayland gibi ülkeler pancar ve şeker kamışı üretim alanları ile şeker üretim miktarlarını arttırarak bu süreci kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar. Dünya şeker sektöründe yaşanan bu gelişmeler, sektörün geleceği konusunda bizlerin öngörülerini haklı çıkarıyor. Sendika olarak sektörün dünyada tartışmalara sebep olan yönlerini halkımızla paylaşmaya çalışıyoruz.
Ülkemizde durum nasıl?
Pancar daima en fazla istihdam yaratan ve çiftçi geliri sağlayan, tarımı ve hayvancılığın gelişmesine en büyük katkıyı veren, taşımacılık sektörüne yılda 25 milyon tonluk iş hacmi yaratan, haliyle birçok yan sektörü destekleyen en önemli ürün olmuştur. Pancar tarımı ve pancar şekeri sektörünün yılda yarattığı katma değer 3 milyar doların üzerinde. Ülkemizde doğrudan veya dolaylı olarak geçimini pancar tarımı ve pancar şekeri ile ilişkilendirenlerin sayısı 10 milyonu buluyor. Pancar tarımı ve pancar şekeri sektörünün istihdam yaratıcı, tarımı ve hayvancılığı geliştirici, yan sektörleri destekleyici etkileri, çevre dostu olması, en fazla katma değer yaratan sektörlerden biri olması nedeniyle ve gıda güvenliği açısından tüm dünyada korunan ve desteklenen sektör olmuştur. Bu özellikleri nedeniyle tüm dünya ülkelerinde sektöre devlet güvencesi sağlanmıştır. Türkiye ise bugün maalesef, doğrudan ve dolaylı olarak nüfusumuzun % 15’ini ilgilendiren bu sektörü desteklemeyen ülke konumundadır.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşında yoğun mücadele verdiniz. Fabrika satışlarının iptalini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizde sermaye birikim sürecinde bir dönem önemli roller üslenen kamu işletmelerinin yağmalanarak yok edilmesi ve yüksek işsizlik oranlarına rağmen bu işletmelerde istihdam edilen işçilerin işsiz bırakılması anlayışına dayanan özelleştirme politikasının son örneklerinden biri şeker fabrikaları. Sayın Başbakan, özelleştirmelere onay vermeyerek şeker işçisinin ne kadar haklı olduğunu ve şeker üreticisi üzerinde oynanmak istenen oyunların bozulduğunu gösterdi. Sendika olarak bu oyunun bozulmasında ciddi katkı sağladığımızı düşünüyorum. Yine de ihalelerin iptal edilmesi, bu fabrikaların tekrar satışa çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Ancak, mahkeme tarafından iptal edilmemiş bir satışın iptali, şeker sektöründe yapılan yanlışa 'dur' demektir. Bu açıdan bizim için çok önemli.
Ancak Başbakan Erdoğan’ın bu ihaleyi durduk yere iptal etmediğini düşünüyoruz. İptalin gerekçesinin satışı yapılmış B ve C grubundaki toplam 10 fabrikanın yarattığı değerler ve fabrikaların arazi bedelleri olduğunu düşünüyoruz. 10 fabrika, yaklaşık 1 milyar dolar bedelle özelleştirilmişti ama sadece Malatya Şeker Fabrikasının arazi değeri yaklaşık 540 milyon lira. Bu yönüyle baktığımızda, 10 fabrikanın arazi değeri, özelleştirme bedelinin kat kat üstündeydi.
İptaller ülkemize ne kazandırdı ve bundan sonrasında nasıl adımlar atılmalı?
Türkiye büyük bir yanlıştan geri döndü. Şeker fabrikalarının yatırım değeri bugünkü rakamlarla 3 milyar doların üzerinde. Bundan sonraki süreçte, şeker sektörünün enine boyuna masaya yatırılması gerekiyor. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde artık pancar üreticilerinin, şeker işçilerinin ve kamunun içinde olduğu yeni bir model geliştirilmesi lazım. Biz, şeker pancarı üreticileri ve şeker fabrikalarının işçileri olarak şeker fabrikalarına talibiz. Birbirini denetleyebilen unsurların bulunduğu yeni bir modelle iyi bir üretimi yakalayabiliriz, dünyayla rekabet edebiliriz.
Üretici-işçi-devlet el ele
Talip olduğunuz fabrikalarla ilgili ne tür bir çalışma planlıyorsunuz?
Her şeyden önce işin içerisinden gelen işçiler olarak iyi bir üretim yakalayabileceğimize inanıyorum. Bunun en büyük örneği, Konya Şeker. Konya Şeker, 8 yılda 1 milyar 200 milyon dolar yatırım yaptı, istihdam yarattı. Demek ki Türk işçisi ve Türk çiftçisinin bunları yapabilecek yeteneği var. Artık insanımıza, sivil toplum örgütlerimize güvenmek gerekiyor. Ülke ekonomisine yılda 3 milyar dolar civarında katma değer sağlayan, doğrudan ve dolaylı olarak 10 milyon kişinin geçim kaynağı olan pancar şekerine yönelik olarak ülke gerçeklerine aykırı bir özelleştirme yol haritasını izlemek büyük yanlıştı. Benzer bir modeli geçmişte Polanya uyguladı ve büyük zarar gördü. Çıkardığı yeni kanunla, kamunun elinde kalan fabrikaları özel sektöre satışını kesinlikle yasaklayan Polonya, Türkiye'den farklı olarak elde kalan fabrikaların hisselerini pancar üreticisi ile şeker işçisine satışını öngören bir özelleştirme modeli uyguluyor. Sendikanın savunduğu 'üretici-işçi-devlet' önerisiyle de örtüşen bu model bizim içinde son derece ideal. Şeker fabrikalarının özelleştirmesi çiftçilere-üreticilere ve çalışanlara yapılmalı. Polonya gibi örnekler ele alınarak mevcut pankobirlik yapısı üzerinden bir model geliştirilebilir. Sendika olarak tek amacımız sektörün geleceğini kurtarmak. İçinde üretici ve çalışanın olmadığı bir modelle fabrikaların özelleştirilmesi durumunda Türkiye'nin bundan büyük zarar görür. Dünyanın en liberal ülkesi olarak bilinen ABD’de bile şeker fabrikalarının sahibi üreticiler.
Türkiye, Bakan Mehdi Eker’in de zamanında dile getirdiği gibi hala dünyanın en pahalı şekerini mi kullanıyor?
Dünya şeker üretiminin yüzde 72’si kamış şekerinden oluşuyor. Dolayısıyla dünya şeker piyasasında fiyat oluşumunda belirleyici olan kamış şekeri. Türkiye ise pancar şekeri üretiyor. Dünya fiyatları ile Türkiye’deki fiyatların karşılaştırılması, elmalarla armutların karşılaştırılması gibi anlamsız bir sonuç ortaya çıkarır. Anlamlı ve doğru sonuçlara ulaşabilmek için Türkiye fiyat açısından ancak diğer pancar şekeri üreticileriyle karşılaştırılabilir. O zaman Türkiye’deki maliyetlerin yüksekliğine karşın fiyatların AB ortalamasına yakın veya ortalamanın az üstünde olduğu görülür. Tüketim açısından en ucuz şekeri tüketiyoruz. Hatta Almanya’dan da Fransa’dan da ucuz şeker tüketiyoruz. Türkiye’de şekerin maliyetler bakımından fiyatlı olduğu söylenebilir. Bunun için ise Türkiye’deki şeker sektörünün yapılanmasına bakmak lazım.Türkiye’de sosyal amaçlı fabrikaların varlığını ve üretim amaçlı fabrikaların varlığını görürsünüz. Üretim amaçlı fabrikalarımız zaten AB ülkelerinden daha ucuz maliyetli şeker üretiyor. Ama Doğu’daki fabrikalarımız sosyal amaçlı fabrikalar. Eğer devlet misyonunu bu bölgedeki fabrikalar misyonunu tamamladı diyorsa, kapatalım. Ama devlet bunu demiyor, kalkınmada geri kalmış bölgeler olduğu için teşvik sunuyor. Göçü ve terörü önlemek adına devlet bazı fedakarlıklar yapıyor. Bunun sosyal boyutunu görmek lazım.
Şekerpancarı üretiminde dünya sıralamasında ilklerde yer alıyoruz. Buna rağmen neden mısır ithal ederek, mısır şurubu elde etme yoluna gidiyoruz?
Dünyada nişasta bazlı şekerlerin, obeziteden kansere, gece körlüğünden antibiyotik direncine kadar pek çok hastalığa neden olduğu sık sık uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Fransa, nişasta bazlı şeker kullanımını sıfırladı. Kişi başına nişasta bazlı şeker tüketimi AB ülkelerinde 1,5 kilo iken Türkiye'de 6 kilo. Nişasta bazlı şeker, Türk halkına dayatılmak isteniyor. Halkımızın sağlığıyla oynanıyor. Diğer yönüyle kendi paramızla başka ülkelerin çiftçilerini desteklemeye devam edilmesinin önüne geçmeye çalışıyoruz. Ve dünyada en pahalı nişasta bazlı şeker biz de tüketiliyor. Halkımız ne zaman bilinçlenirse bu politikalar son bulacak.
Ülkemizde gıda üreticileri tarafından kaçak şeker kullanımı yaygın mı?
Kaçak şeker kullanımı demeyelim. Nişasta bazlı şeker üretimi ya da merdiven altı şeker üretimi maalesef var. İnsan sağlığı açısından doğal olmayan üretimlere çok sık başvuruluyor. Zaman zaman bunlar deşifrede oluyor. Özellikle bayramlarda şeker ve çikolatalardan zehirlenenlerin haberleriyle daha yoğun karşılaşıyoruz.
Küresel pazardan aldığımız payı artırabilir miyiz?
Türkiye şeker sektörünün yıldız ülkesi olabilir. Pancar üretimine en uygun coğrafyaya sahibiz. Ve etrafı şeker ithalatçısı ülkelerle çevrili bir konumdayız. Balkanlara, Ortadoğu’ya şeker satma imkanı olabilen, navlun açısından fevkalade avantajlı, lojistik açısından anında ulaşılabilecek konumdayız.
“Polanya’da önceki yıllarda şeker fabrikalarını özelleştirme yoluna gitti ve büyük zarar gördü. Ardından hızla çıkarılan özel bir kanunla, kamunun elinde kalan fabrikaların özel sektöre satışını kesinlikle yasakladı. Bugün Türkiye'den farklı olarak elde kalan fabrikaların hisselerini pancar üreticisi ile şeker işçisine satışını öngören bir özelleştirme modeli uyguluyor. Sendikanın savunduğu 'üretici-işçi-devlet' önerisiyle de örtüşen bu model bizim içinde son derece ideal.”
Fabrika satışlarına iptal
Hükümet, 2008 yılında da ülkedeki şeker fabrikalarını satılacaklar listesine almıştı. Buna göre Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun (ÖYK) 18 Ağustos 2008 tarihli kararıyla Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'ye ait Portföy B (Malatya, Erzincan, Elazığ ve Elbistan) ile Portföy C (Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba) şeker fabrikalarının özelleştirme programına alınmıştı. Ancak 09.10.2012 tarihinde Başbakanlık Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun 2012/151 sayılı kararıyla B ve C portföyündeki 10 şeker fabrikasının satışları iptal edilmişti.
Devletin sektöre katkısı yok!
AB ve ABD başta olmak üzere pek çok gelişmiş ülke pancar tarımı ve pancar şekeri sektörünü geliştirmeye yönelik yüksek koruma, destekleme ve teşvik politikaları uygulamaktadır. AB’deki perakende satış fiyatı yaklaşık 1 Euro’ya denk gelmektedir. AB ülkelerinde şeker ton başına 450 $ desteklenmektedir. AB ülkeleri bu destek sayesinde de dünya piyasalarında 200 $’dan şeker satışı yapmaktadırlar. AB’de Özellikle pancar şekeri ihracatında, maliyetinin % 70’ine kadar ihraç desteği verilmektedir. Şeker ithalatında ise getirilen % 200’lük gümrük vergileriyle sektör dışarıya karşı korunmaktadır. ABD’de ise fiyat destek kredisi düzeyi dünya fiyatlarının bir hayli üzerinde olup, ton başına 504 $’lara varmaktadır. Türkiye’de ise pancara ve şekere destek verilmemekte, devletin şeker sektörüne hiçbir finansal katkısı bulunmamaktadır. Bunlara ve çiftçimizin katlanmak zorunda kaldığı yüksek maliyetlere rağmen fiyatlar AB ortalamasına yakındır.