Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
5996 sayılı yeni gıda yasası ülke gerçekleriyle uyumlaştırılmalı

Petek Ataman - Yönetim Kurulu Başkanı, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası




petek_ataman2012 yılını gıda sektörü açısından değerlendirmek gerektiğinde; karşımıza ağırlıklı olarak 5996 Sayılı Kanun’un fiilen hayata geçişi ve getirdikleri geliyor. Şüphesiz dünya çapında sürmekte olan ekonomik kriz gıda fiyatlarındaki artış eğilimi, iklim değişikliği süreci ve etkileri, hatta yaşanan ekonomik krizle birlikte tarım ve gıdanın ne derece stratejik konular olduğunun bir kez daha fark edilmesi de 2012’ye bakıldığında hatırlanması gereken gelişmeler. Yaşananları değerlendirirken gıda güvenliğinin sağlanmasında olmazsa olmaz bir mesleğin temsilcisi olarak da kimi sorunlara değineceğim.
Yeni Kanun ile “çiftlikten/tarladan sofraya gıda güvenliği” yaklaşımı en azından kavram olarak hayatımıza yerleşti. Kanun’un peşinden birçok yeni mevzuat yayınlandı ve birçok uygulama hayata geçirilmeye başlandı. Kanun ve bağlı mevzuatın AB uyumu amaçlı olduğunu ve büyük ağırlıkla AB hükümlerini taşıdığını biliyoruz. Şimdi bu genel çerçeveyi ülkemiz gerçekleriyle örtüştürme ve bu yönde ince ayarları yapma zamanı. Eksik ve sorunlu yanlarının mutlaka en önemli gündem maddesi olması gerekiyor. Mevzuatın hayata geçişinde kimi konuların özellikle öne geçtiğini izliyoruz. Tek tek kimi konulardan söz etmeden önce, genel anlamda bir tespit yapmakta fayda var: Sistemde köklü değişiklikler olması nedeniyle Bakanlığın birimleri arasındaki uygulama ve anlayış farklılıkları her zamankinden çok daha yoğun biçimde izlenmeye başlandı. Genel bir deyişle, Bakanlığın birimleri arasındaki farklılıkları minimize etmek için her zamankinden daha çok çaba sarf etmesi gerekiyor.
Kayıt ve onay sürecinin fiilen uygulanmaya başlanması ile birlikte, sistemin avantaj ve dezavantajları görülebilmeye başlandı. Gıda sektöründe tüm ürünler üzerinden tek tek izin süreci işletilmemesi ilke olarak işleyişte hantallığı giderecek bir yaklaşım. Ancak uygulama her aşamada amaçlananın ne olduğu unutulmadan yakından izlenmeli ve sorunların çözümü için sistematik adımlar atılmalı. Modernizasyon planlarının gerçekten amaca hizmet edecek biçimde oluşturulmasına özen gösterilmeli. Gerek odamıza, gerekse Bakanlığa bu konuda yoğun soru ve sorun yansıdığını biliyor ve izliyoruz. Her zaman vurguladığımız bir noktayı da vurgulamakta fayda var: Onaya tabii işletmeler şu anda olduğu gibi sadece AB’de onaya tabi olan hayvansal ürün işletmeleri ile sınırlı kalmamalı, mutlaka ülke gerçekleri doğrultusunda kapsam genişletilmelidir. Hemen örnek olarak alkollü içki işletmeleri ve özel beslenme amaçlı ürünlerin üretildiği yerleri vermek mümkündür. Faaliyete yeni geçecek işletmelerde; işletmenin daha proje aşamasında gıda üretmeye uygun olduğuna dair incelenmesi ve onaylanması işleminin de sözlü olarak ifade edilmekten çıkartılıp, fiilen uygulanabilir hale getirilmesi gerekmektedir. Kayıtlı ve onaylı işletmelerin Bakanlığın web sitesinden görülebilir olması yasal zorunluluktur. Bu konuda uygulamanın başlatılması, tüketiciye olumlu anlamda bilgi aktarmakla kalmayacak, kayıt ve onay işlemlerini ihmal eden veya isteksiz davranan kesimi de teşvik edecektir.

GIDA DANIŞMANLIĞI SİSTEMİ HAYATA GEÇİRİLMELİ
Gıda zincirinin her aşamasının, özellikle birincil üretim ve devamındaki aşamaların ne kadar farklı birikimler gerektirdiğini, multidisipliner yaklaşımın her zamankinden daha çok gerektiğini görmüyoruz veya görmezden geliyoruz. Zincirde her bir aşama gıda güvenliği açısından son derece önemlidir ve konu uzmanlarının varlığı sağlanamazsa yapılmakta olan kimi işler sadece kağıt üzerinde rakam olarak kalır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tüm aşamalarda güvenilir üretimi sağlamak ve bunu gereği gibi denetlemek, izlenebilirliği sağlamak hedefinde ise; bir yılı aşkın bir zamandır Bakanlık yetkililerinin önünde bekleyen “Gıda Danışmanlığı” sistemini biran evvel hayata geçirmelidir. Tarım Danışmanlığı sistemi son derece önemlidir ancak Gıda Danışmanlığı ile tamamlanmazsa, zincirin son halkalarındaki sorunlar çözülemeyecektir. Tüm bunlara ilave olarak; satış noktaları dahil sayıları yaklaşık 500 bini bulan gıda işletmelerini, sayıları 5 bini bulmayan denetim elemanı ile denetlemek de mümkün değildir. Birincil üretimi yönlendirmek üzere TARGEL kapsamında istihdam edilen ve köylere hizmet vermesi gereken kadroların birincil üretimde kalması gerekmektedir. Aksine yaklaşımlar birincil üretime yönelik yapılması gerekenleri engellemekte, yanı sıra özellikle gıda mühendislerinin gıda denetimlerinden uzaklaştırılmasına neden olmaktadır.

TEHŞİR SÜRECİNİN DAHA ANLAŞILIR VE ADİL OLMASI GEREKİYOR
2012 yılında şeffaflık ilkesi çerçevesinde taklit-tağşiş ile ilgili tespitlerin Bakanlık web sitesinden yayınlanmaya başlanması da yıla damgasını vuran uygulamalar arasındadır. Bu adım aslında uzun zamandır beklenen bir adımdı. Resmi denetimlerle ilgili yönetmelik gereği; Bakanlığın hem taklit ve tağşiş tespitlerini hem de kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş, değiştirilmiş gıdalara dair tespitlerini resmi internet sitesinden kamuoyuna sunma görevi bulunmaktadır. Mevzuat metninde bu konuda inisiyatif değil görev verilmektedir. Ayrıca aynı yönetmelik gereğince, faaliyetini uygun yürütenlerle ilgili bilgileri de paylaşmak mümkün görünmektedir. Tüm bunları yaparken gerçek şeffaflığı sağlamak, haksızlığa meydan vermemek, tüketici algısını doğru yönlendirmek için, prosedürlerinin de katılımcı bir biçimde belirlenmesi ve şeffafça bilinir olması gerekmekteydi. Bu değerlendirmelerde sadece paydaşlar ve Bakanlık değil, iletişim bilimciler, belki psikologlar, sosyologlar olmalıydı. Şu ana kadar taklit tağşiş yapan kimi firmaların sorunlu marka ve seri numaraları paylaşıldı. Ancak RASFF 2011 raporuna bakılırsa ülkemiz bildirim alan ilk 10 ülke arasında yer almakta. Bu bildirimler büyük ağırlıkla gıda güvenliği ile ilintili. Oysa bu konuda Bakanlık herhangi bir sonuç paylaşmadı. Paylaşılan taklit ve tağşiş sonuçlarında da nasıl bir prosedür uygulandığı açıklanmadı. Bu ürünlere ait sonuçlar birkaç kez mi böyle çıktı? Uyarı mekanizması işletildiği halde düzeltilmedi mi? Yaptırım olarak ne uygulandı? Aynı sektörde bulunan diğer binlerce işletme aynı konuda denetlendi ve temiz mi çıktı? Kayıt dışına ne yapılabildi? Son derece önemli olan sağlık riskleri ile ilgili sonuçlar neden paylaşılmıyor? Bakıyorsunuz bir ilin bir yıllık denetiminde yüzlerce olumsuz sonuç var, 10 tanesi kamuoyu ile paylaşılıyor. Neye göre belirleniyor bunlar? Bakanlık kendisine verilen görevin bir bölümünü yerine getirip, diğerini neden yapmıyor? Görüldüğü gibi amaç/hedef kesinlikle doğru ama uygulama henüz işin içindekilerin dahi kafasını karıştırır durumda. Tüketicinin bu işi sağlık riski gibi algılaması da başka bir sorun. Öncelikle sistemin mutlaka her yönüyle adil ve anlaşılır olması sağlanmalı, gerek işleyiş süreci gerekse tespitler ve yapılanlar çok daha şeffaf biçimde paylaşılmalı ve insan sağlığı açısından risk oluşturan sonuçlar da açıklanmalıdır.

Kısaca ifade etmek gerekirse, çiftlikten/tarladan sofraya gıda güvenliğini sağlamak üzere kağıt üzerinde oluşturulan sistemi fiiliyatta sürekli izlemek, fazlaları törpülemek, eksikleri tamamlamak ve gıda güvenliği, tüketicinin doğru bilgilendirilmesi, kayıtdışının önlenmesi için gereken her adımı atmak zamanıdır. Bunun için her zaman olduğu gibi katılımcılığa, şeffaflığa, ortak akıl üretmeye ihtiyacımız var.