Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Tam buğdayın unu ‘beyaz düşman’ olmaktan çıkaracak

Türkiye Un Sanayicileri Derneği (TUSAF) Başkanı Erhan Özmen, buğday özü (rüşeym) ve kepeği alınmamış, dolayısıyla vitamin, protein, karbonhidrat ve liften açısından zengin tam buğday unuyla üretilen ekmeğin tüketiminin sağlıklı nesiller için mutlaka yaygınlaştırılması gerektiğini belirtiyor.




erhan_ozmen_tusafTürkiye Un Sanayicileri Derneği (TUSAF) Başkanı Erhan Özmen, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın beyaz ekmekten daha sağlıklı olan “tam buğday unlu” ekmek tüketilmesi çağrısını desteklediklerini söylüyor. Geçen yıl Ocak ayında yürürlüğe giren Ekmek Tebliği, ekmekte “daha az tuz”, “daha çok kepeği” zorunlu kılmış olmasına rağmen, bu standarda uygun ekmeğin tüketimi hâlâ mümkün olamayınca Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Başbakan’ın çağrısı doğrultusunda konunun kökenine inerek un sanayicilerine yönelik Un Tebliği’ni yenilemeye girişmişti. Un sanayince üretilecek unun içindeki kepek oranının %25 daha fazla olmasını sağlayacak tebliğin şu sıralar yayımlanması beklenirken TUSAF Başkanı Erhan Özmen, buğdayın doğal yapısında bulunun kepek ve rüşeymin ekmeklik unda daha yüksek oranda bulunmasının, unu insan sağlığının “üç beyaz düşmanından biri” olmaktan çıkaracağını söylüyor.

Buğdayın doğal yapısı itibarıyla lif, vitamin ve mineral açısından zengin bir besin kaynağı olduğunu, ona bu üstün niteliği kazandıran kepek ve rüşeym kısmının dünya ülkelerinin çoğunda ekmeklik unda kullanıldığını veya unun doğal vitamin ve minerallerle zenginleştirildiğini belirten Özmen, günde ortalama 350-400 gram ekmek tüketen ve günlük enerji ihtiyacının %40'ını bu şekilde sağlayan Türk insanının, beyaz ekmekte kullanılan unun içeriği dolayısıyla vücudunun ihtiyacı olan besin öğelerini tam olarak alamadığını söylüyor. Oysa günlük diyette tam buğday unlu ekmeğin yer alması halinde bünyenin ihtiyacı olan birçok değerli besin öğesinin tüketilen ekmekle alınmış olacağını vurgulayan Özmen, “Buğday özü (rüşeym) ve kepeği alınmamış, dolayısıyla vitamin, protein, karbonhidrat ve liften açısından zengin tam buğday unuyla üretilen ekmeğin tüketimini sağlıklı nesiller için mutlaka yaygınlaştırmalıyız. Tam buğday unlu ekmek tüketimi, unu ‘üç beyaz düşmandan biri’ olmaktan da çıkaracaktır” dedi.

TUSAF Başkanı Erhan Özmen, yeni Un Tebliği hazırlıkları ve un sanayinin güncel durumu üzerine sorularımızı yanıtladı:

TAM BUĞDAY UNUNU KISA SÜRE İÇİNDE ÜRETTİK
Federasyon olarak “unun zenginleştirilmesi” konusunu eskiden beri savunuyordunuz. Hazırlanmakta olan Un Tebliği ile konu bir kez daha gündeme taşındı. Geçen yılki Ekmek Tebliği, ekmeği zenginleştirme konusunda neden yeterli olamadı?
Gerçekten de biz Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu olarak “una değer katılması”, “unun zenginleştirilmesi” konusu üzerinde uzun zamandır duruyoruz. Hatta Nisan 2007’de Antalya'da gerçekleştirdiğimiz "Una Değer Katma Kongresi”nde unun zenginleştirilmesi sorumluluğuna talip olduğumuzu duyurmuştuk. Bu konunun şimdi toplum gündemine taşınmış olması gerçekten sevindirici. Sayın Başbakanımız da soframızın baş tacı ekmeği daha sağlıklı bir şekilde tüketebilmemiz için “beyaz ekmekten kurtulma” çağrısı yaparak bu doğrultuda yasal çalışmaların yapılması talimatını verdi. Aslında ilk talimat yani "Ekmek Tebliği" 4 Ocak 2012'de yürürlüğe girmişti. Biz tebliğin hemen ardından un sanayicileri olarak ekmek üreticilerinin ihtiyacı olan tam buğday ununu kısa bir süre içerisinde üreterek kendilerine sunduk. Ekmek üreticileri de bu unu kepekli ekmek, tam buğday ekmeği ve tam buğday unlu ekmek gibi ekmek çeşitlerine dönüştürerek raflarına koydular. Konunun basın yayın organlarında, medyada yer aldığı ilk günlerde bu ekmeğe tüketicilerin hayli yoğun ilgi gösterdiğine tanık olduk. Ancak bir süre sonra bu ilgi kayboldu ve tam buğday unuyla üretilen ekmekler rafta kalmaya başladı. Bu ekmeklere talep olmadığı için bizim ürettiğimiz tam buğday ununa olan talep de azaldı.

EKMEK TERCİHİ ÜLKEDEN ÜLKEYE DEĞİŞKENLİK GÖSTERMEKTE
Yani Türk halkı beyaz ekmek tercihinden kolay kolay vazgeçmiyor?
Dünyanın her ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de unun ve ekmeğin arz ve talebiyle ilgili trendler, piyasadaki beklenti ve tercihler doğrultusunda oluşuyor. Bazı toplumlar beyaz ekmeği tercih ederken, bazıları da ‘tam buğday unu’ gibi farklı tahıllardan harmanlanan ekmekleri tercih ediyor. Mesela ABD’de ve Fransa’da ilk tercih beyaz ekmek iken, Almanya’da tam buğday unlu ekmek tercih ediliyor. 80 ülkeye, toplamı 2 milyon tonu bulan un ihracatımız var, bunun %90’lık bölümünün beyaz un olarak talep edildiğini söyleyebilirim. Ancak toplumumuzda tam buğday unlu ekmeğin yaygınlaştırılması hedefi doğrultusunda yapılan çalışmaları sonuna kadar desteklediğimizi de özellikle belirtmek isterim.

Bu kapsamda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından Ekmek Tebliği ile yapılmış olan değişikliklere un sektörümüzün uyumunu hedefleyen, yayımlanmasını beklediğimiz yeni Un Tebliği, ülkemizde beslenme çeşitliliğinin artırılmasına ciddi bir katkı olacaktır. Daha önceden olduğu gibi gelecek günlerde de tam buğday ununun içerdiği besin öğelerini ve bunların faydalarını anlatmaya devam edeceğiz. Böylece tüketici tercihlerinin o doğrultuda oluşmasında etkili olmak arzusundayız. Çünkü tüketici tercihlerinin yönü, un sektörümüzün üretim çeşitliliğini de belirleyecektir.

Yeni Un Tebliği yürürlüğe girdiğinde, un sanayicilerinin, en azından belli bir süre, buna uyumuyla ilgili sorunlar yaşanabilir mi?
Ekmek Tebliği yürürlüğe girdikten sonra nasıl ki sektörümüzde herhangi bir uyum sıkıntısı yaşanmadı ve tebliğin gereği olan nitelikte un üretildiyse, yeni Un Tebliği ile sektörümüzden talep edilecek standartlara da gelişmiş teknolojik olanaklarımız sayesinde uyum sağlamakta zorluk yaşamayacağımızı söyleyebilirim.

UN İHRACATIMIZ 892,5 MİLYON DOLARA ULAŞTI
Un sanayinin 2012 yılı sonu itibariyle geldiği nokta; oluşan üretim ve ihracat değerleri hakkında özet bir değerlendirme alabilir miyiz?
Bildiğiniz gibi, un sektörü çiftçisinden fırıncısına geniş bir yelpazede yarattığı istihdam ve tüketicileriyle birlikte milyonlarca kişinin hayatını doğrudan etkiliyor. O nedenle birçok açıdan etkili ve belirleyici bir sektör. Halihazırda ülke genelinde 700 un fabrikası aktif olarak çalışıyor. Bu fabrikaların tümünde yapılan yıllık üretim 12 milyon ton dolayındadır. Sektör olarak un ihracatında da her yıl artış gösteren bir gelişim içindeyiz. 2012 yılında dünyanın dört tarafında 100’ü aşkın ülkeye yaptığımız ihracat, 1 milyon 998 bin tona ve bunun döviz karşılığı ise 892 milyon 474 bin dolara ulaştı. Oysa geriye dönüp baktığımızda, örneğin 2004 yılında ülkemizin un ihracat geliri sadece 190 milyon dolar seviyesinde idi.

Un sanayimiz, özellikle kurumsal kapasitesini federasyonumuz çatısı altında toplaması sonrasında dünya pazarında lider ülkelerle rekabet eder konuma yükseldi. 2005 yılından bu yana küresel un ticaretinin zirvesinde yer tuttuğumuzu söylemeliyim. 2008 yılında dünya gıda krizine, 2010 yılı ve devamında kuraklığa, Ortadoğu pazarlarında yaşanan sıkıntılar ile Uzakdoğu Asya’da yer alan ülkelerin ithalatı kısıtlamalarına neden olan krizlere rağmen küresel un ticaretini miktar ve değer boyutuyla birinci veya ikinci sıralarda tamamladık. Kazakistan ve Avrupa Birliği üye ülkeleriyle dünya un ihracatında kıyasıya rekabetimiz sürüyor. 2010 yılında küresel krize rağmen küresel un ticaretini döviz girdisi boyutuyla birinci sırada tamamladıktan sonra, 2011 yılında da hem ihraç ettiğimiz un miktarı hem de onun parasal değeri bakımından rakip ülkelerin önüne geçerek liderlik kürsüsünü ele geçirdik. Başta Irak olmak üzere pek çok Asya ülkesine, Afrika, Amerika ve Avrupa ülkelerine ihracat yapıyoruz. İhracat yelpazemizi daha da çeşitlendirmek, ülkemizin adını daha çok ülkede duyurabilmek gayretimiz kesintisiz sürüyor. Bunun için de pek çok uluslararası organizasyona da düzenli olarak katılıyor, yeni ihracat noktaları kazanma arayışımızı sürdürüyoruz.

UN TİCARETİNDE %50 SÖZ SAHİBİ OLMAK İSTİYORUZ
Dünya un ticaretinin %50’sini gerçekleştirmek gibi bir hedeflerinin olduğunu belirten TSAF Başkanı Erhan Özmen, bunu gerçekleştirmeye yönelik adımların başında Türk ununu yurtiçinde ve yurtdışında markalaştırmak geldiğini söyledi. Markalaşabilmek için de öncelikle Türk buğdayı ve ununun kalitesini AB kalitesinin üzerine çıkarmak zorunda olduklarının altını çizen Özmen, “Önümüzdeki süreçte sektör olarak bu doğrultuda ciddi çaba sarfedeceğiz” dedi.