Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Süt sektöründe tekelleşme ve yabancılaşmadan çıkış yolları

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı
mustafa.kaymakci68@gmail.com
 




süt foto“Süt sektöründe tekelleşme ve yabancılaşmadan   çıkış yolları” için önce sütün üreticiden işlenerek pazarlama aşamasına değin süreci üzerine bir tespit yapalım.Türkiye’de inek sütlerini, genel olarak aracılar ve/ya da süt tanklarına sahip küçük kooperatifler toplar.Bunlar sütleri sanayicilere pazarlar. Kimi yerlerde süt sanayicileri aynı zamanda süt yemi üreticisidirler, “Yemlerimi kullanın,sütlerinizi alırız.” diye de şart koşarlar. Sanayiciler de sütleri işleyerek giderek tekelleşen gıda sektörü ve organize gıda perakendecilerine satarlar.
 
Bu durumdan küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleri ,bir başka deyişle üreticiler, küçük ve orta ölçekli gıda firmaları ve de tüketiciler zararlı çıkarlar, buna koşut olarak  çevre sağlığı, gıda güvenirliliği ile küresel ısınma  gibi sorunlar ortaya çıkar ,beslenme açısından da tek tip insan oluşturma ve farklı kültürlerin yok edilmesi  de gündeme gelir. Gıda sektöründe olduğu üzere,dünya çapında gıdada 5-6 büyük mağaza zincirinin piyasalara egemen olduğu görülüyor. Bunlar, ABD’li Walmart ve Kroger, Fransız Carrefour, Hollandalı Ahold, Alman Metro ve Britanyalı Tesco olarak sıralanabilir. 
 
Türkiye’de de organize gıda perakendeciliği, çok uluslu hipermarketlere sağlanan olanaklarla tekelleşmiş  ve yabancılaşmış bulunuyor. Bugün gıda perakendeciliği, büyük ölçüde Carrefour, Migros, Metro ve Tesco gibi  yerli ve yabancı tekellerin  denetimine girmiş olduğu gözlemleniyor.
 
Gıda Perakendeciliğinde Türkiye’de Neler Oluyor?
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de küçük ve orta ölçekli gıda perakendecileri yok olma sürecini yaşıyor. Sektörde bakkal sayısı hızla azalıyor, küçük esnaflar siftahsız dükkan kapatıyor.
Tekelleşen ve yabancılaşan şirketler karşısında büyük üretici firmalar bile, pazarlık ve yaptırım gücünü giderek yitiriyor. Üretici firmalar, mallarını pazarlamak için birçok bedeli, organize gıda perakendeciliği yapan tekellere ödemek zorunda. Bunlar arasında; raf bedeli, bedava ürün, gondol bedeli, Türkiye’de açılan mağaza bedeli, ürün çeşidinin azaltılması, ürün bedelinin önceden belirlenmemesi, borç faturası, özel markalı ürün bedeli gibi bedeller sayılabilir. Bırakınız küçük üreticileri, büyük üreticiler bile zor durumda. 
Organize gıda perakendecisi firmalar, gerek üretim yaptırdıkları, gerekse satın almalardaki ticari ilişkilerde ödemeleri geciktiriyorlar. Ödeme süresi 120–150 gün arasında değişiyor. Oysa bu süre, Batı ülkelerinde 30–60 günle sınırlı.
Üretici firmalara ya da tedarikçi firmalara ödetilen bedeller ise, son tahlilde tarım üreticilerine, bir başka deyişle çiftçilere yansıtılıyor. Çiftçiler, ürünlerini daha ucuza elden çıkarmak zorunda kalıyorlar.
Perakende sektörünün yabancılaşması, giderek Türkiye üretim sektörünü de olumsuz etkilemeye başladı. Bugün neredeyse yabancı tekellerin egemenliğindeki marketlerde pazarlanan ürünlerin yarısı dışarıdan gelmekte. Bu durum, üretimi aşağıya çekiyor ve işsizliği körüklüyor.
Yabancılaşan perakende sektöründe, gıdaların güvenirliliği ve yarayışlılığı tartışmaya açık. Gıdalarda raf ömrü uzatılsın ve bozulmasın amacıyla katkı maddeleri kullanılıyor. Bu durum, gıdaların güvenirliğini ve yarayışlığını olumsuz etkiliyor.
Perakende sektöründe tüketicileri bilgi edinme hakkı konusunda taleplerde, geri bildirimler de yeterince hızlı değil.
Organize gıda perakendeciliği, tüketicileri aşırı ve gereksiz tüketime de yönlendiriyor. Bu amaçla çeşitli düzenlemeler yapılıyor. Raf düzenlemeleri, fiyat indirimleri, taksitle gıda satışları gibi.
 
Sonuç olarak,gıda piyasasında varolan politikalardan zincirin başında ve sonunda olan üretici ve tüketiciler  en zararlı çıkan  katmanlar. Tekelleşmenin ve yabancılaşmanın yarattığı sömürüden kooperatifleşme ile çıkılır. Nedeni şu: Kooperatif sektöründe elde edilen artı değer üreticide kalır, üstelik kooperatiflerde ortaklık payı ne olursa olsun her kişinin bir oyu   vardır,bir başka deyişle demokratiktirler, buna karşılık şirket yönetiminde bireyler ya da gruplar  sahip oldukları sermaye payına göre egemenlik  kurarlar. Sütte de, diğer gıdalarda olduğu üzere tüketicinin ödediği paranın çok az bir kısmı üreticiye giderken fiyatlarının belirlenmesi gıda tekellerinin denetimine giriyor.Örneğin   üreticiden şimdilerde çoğu yerde 1 liranın altında  satın alınan inek   sütü, markette  pastörize süt olarak pazarlanırken fiyatı 3.5 liranın üstünde. Bu bağlamda tarımda üretici ile tüketici çıkarları açısında en doğru bağ kooperatifler ile kurulabilir olduğu söylenebilir. Küçük çiftçiyi olduğu kadar orta ölçekli çiftçiyi mağdur etmeyecek, kendine yeterli, sürdürülebilir bir tarımsal büyümeyi sağlayacak tek yol kooperatifçiliği geliştirmekten geçiyor. 
 
Gıda Üreten Tarımsal Amaçlı Kooperatifler İle Tüketiciler Arasındaki Bağ Seçenekleri  
Kooperatif birim satış yerleri: Tarımsal amaçlı kooperatiflerin ürettikleri ürünler, kendi  birim satış yerlerinde pazarlanabilir. Bu bağlamda,Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde,süt ve ürünlerinin pazarlanmasında  da  kooperatifler birim satış yerleri kurmuş bulunmaktadır.Ancak bunlar henüz emekleme aşamasındadır.
 
Tüketici  bağlantılı kooperatif üretimi: Kooperatifler doğrudan tüketici gruplarıyla kurmuş oldukları ağlarla, bu bağ internet bağlantılı da olabilir-pazarlayabilirler.Türkiye’de bunun küçük de olsa örnekleri vardır.
 
Tüketim kooperatifleri bağlantılı kooperatif üretimi: Kentlerde örgütlenmiş tüketim kooperatifleri,gıda üreten kooperatiflerle bağlantı kurarak aracısız gıdaları pazarlayabilirler.
 
Belediye bağlantılı kooperatif üretimi: Belediyeler sosyal amaçlı çalışmaları kapsamında  yoksul katmanlara erzak dağıtarak yiyecek desteğinde bulunmak amacıyla kooperatif ürünlerini talep edebilirler. Örneğin İzmir ilinde,okul sütü ve süt kuzusu projesi gibi bunun güzel örnekleri vardır. Belediyeler,geçmişte olduğu üzere ,örneğin tanzim satış yerleri gibi,belediyeler doğrudan ağırlıklı olarak gıda ürünlerini pazarlayan satış birimleri kurabilir ve ürünleri gıda üreten kooperatiflerden alabilir.
 
Devlet bağlantılı kooperatif üretimi: Devlet ve bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı,okullarda uyguladıkları süt desteğini kooperatiflerden alabilir ve/ ya da kurduğu satış birimlerinde bunları doğrudan tüketicilere ulaştırabilir. Örneğin Et ve Süt Kurumu aracılığıyla bu işlevi yerine getirebilir.  Böylelikle aynı zamanda gıda ürünlerinde fiyatları tüketici ve üretici lehine denetlemek olanağı ortaya çıkar.  
 
Öğrenci bağlantılı kooperatif üretimi: Kooperatifler,gıda ürünlerini hızla tüketicilere ulaştırabilmek amacıyla öğrencilerden oluşan bir ağ oluşturabilir. Örneğin pastörize süt dağıtımı bu şekilde gerçekleştirilebilir.Bu ağ,aynı zamanda öğrencilere maddi bir destekte sağlar.
 
Semt pazarları bağlantılı kooperatif üretimi: Semt pazarlarında gıda üreten kooperatiflere belediyeler tarafından yer sağlanabilir.Bu şekilde de kooperatifler doğrudan tüketiciler ulaşabilirler.
 
Yazıyı bitirirken kooperatifleşmenin düzeyi konusunda Avrupa Birliği ve dünya genelinden de bilgi verelim. Avrupa Birliği tarım politika ve stratejilerinde kooperatiflerin başat ağırlığı var. Tarımsal üretimin yaklaşık yüzde 70'ini  kooperatifler yönlendiriyor(*). Dünyanın en büyük 300 kooperatifi 1.6 trilyon dolar gelir sağlıyor. Kooperatifler dünya genelinde 100 milyon kişinin de ekmek kapısı. 
 
(*)Kooperatifleşmede Türkiye’ye göre çok daha ileride olan Avrupa çiftçileri bile gıda sektörü ve organize gıda perakendeciliğindeki  tekelleşmeden zarar görüyor. Ancak orada çiftçilerin örgütlenmesi ve demokratik hak arama mücadelesi de ileri boyutlarda. Örneğin 4 Eylül 2015 tarihli gazetelerde “Fransa’da çiftçilerin düşük fiyat isyanı”  başlıklı haber şöyle: “Fransa’nın en büyük tarım sendikası FNSEA tarafından düzenlenen eyleme katılan çiftçiler ,tarım ürünlerinin fiyatlarının düşmesi ve yüksek vergi oranlarını protesto etmek amacıyla, 1500 traktörleriyle başkent Paris sokaklarını istila ettiler . Çiftçilerin bazıları, süper marketler,dağıtımcılar ve dış rekabet yüzünden iflasın eşiğine geldiklerini belirttiler.Yaz boyunca bir dizi eylem yapan süt ve hayvancılık sektöründeki üreticiler,başkentte bir süre trafiğin aksamasına da neden oldular.”
 
PROF. DR. MUSTAFA KAYMAKÇI
Rodos doğumlu olan Mustafa Kaymakçı Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden 1969’da mezun oldu ve 1988’da Profesör ünvanını kazandı. 12 ders kitabı ve 200’den fazla bilimsel makalesi bulunan Kaymakçı, yenilik ve bilgileri sürekli olarak hedef kitlesi olan çiftçilere yansıttı. Bu etkinlikler sonucunda çok sayıda bilimsel ödül ve teşekkür plaketine sahip oldu. 2003 yılında Denizli/Acıpayam’da bir caddeye adı verildi. Mustafa Kaymakçı’nın ders kitaplarının dışında tarım ve bilim  politikaları ve yurtdışındaki Türkler ile ilgili  kitapları da bulunuyor.