Tüketirken tükeniyoruz
26/12/2019 - 11:13:00
Sadık Çelik
Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı
Keyveni Kurumsal Hazır Yemek
Düşünmek bile ürkütücü, çikolataya ilaç etken maddesi kullanılmış, sağlıklı diye tüketilen protein kaynağı kırmızı et ürünlerine de tek tırnaklı yani at eti, domuz eti karıştırılmış. Et, süt, yağ, içecek saymakla bitmeyen onca gıda akıl almaz hilelerle doğal yapısından uzaklaştırılmış halde. Deyim yerinde “tüketirken tükeniyoruz” zira bu üreticiler toplumu kandırmakla kalmıyor aynı zamanda da zehirliyor. Gıda güvenliği tartışılırken işlenmiş gıdaların neden olduğu ölümler artık bilimsel araştırmaların konusu haline gelmiş durumda. Bunların günlük hayata yansıması, para kazanmayı insan sağlığının önünde gören bir anlayışın maalesef yerleştiğini gösteriyor. Her geçen gün hastalıklar çeşitleniyor. Tüketim kaynaklı hastalıkların sağlık harcamaları ise istatistiklere göre son 7 yılın zirvesinde. Sadece kâr hırsıyla gıdada hileye başvuranlar, küçücük çocuklar başta olmak üzere, tüketicinin sağlığını tehlikeye atmaktan asla vazgeçmiyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı son aylarda yaptığı denetim çalışmalarıyla işte bu karanlık tabloyu açıkça ortaya koydu. Bakanlık, yılın en çok tartışılan o başlığı altında, hileli gıda üreten 618 firmanın ismini açıkladı. Ki bu rakam son denetimle sınırlı. Yani korkunç tablo, buzdağının sadece görünen yüzü. Halk sağlığını tehdit eden o firmalar, sık tüketilen temel gıdalara çok sayıda kimyasal madde ve yetersiz muadil ürün kattıkları gerekçesi ile teşhir ediliyor. Rakamlar ve tespitler tüyler ürpertici, o listeye göre; et, süt, margarin gibi mutfakların temel tüketimi olan birçok gıda içinde maalesef ne ararsanız var. Bal taklit ve tağşişle doğal yapısından uzaklaştırılmış, ilaç etken maddesi içeren çikolataları kim bilir kaç kişi tüketti. Olmazsa olmazımız çay ve baharatlar gıda boyası ile renklenmiş durumda. Bitkisel yağlarda da durum farklı değil birçoğu tohum yağlarıyla özünden uzaklaştırılmış. Süt ve süt ürünlerine katılan nişasta ile jelatin de raporun en çarpıcı sonuçlarından. Denetimler gösteriyor ki kavurma, sucuk, kebap ve kırmızı et gibi sofraları zenginleştiren gıdalarda da at eti ve domuz eti kullanılmış. Gıdalara karıştırılan maddelerin isimleri farklı ama insan sağlığı için hepsi ayrı bir zehir niteliğinde… Sözün özü sadece doymak için değil sağlıklı olmak için de yediğimiz her lokmada beslenirken zehirleniyoruz.
Bizler özellikle “Kurumsal Hazır Yemek Sektörüne” yıllarını vermiş sektör temsilcisi bakış açısıyla etiket okumanın ötesine bakıp üreticiye olan güvenin sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Tüketilen ürünlerde tüketiciye bilinçli olmak düşüyorsa, denetimin en büyük sorumlusu üretici firmalar ve devletin yönetim birimleri. Zira tüketen, bahsedilen hileli gıdalara sadece market zincirlerinden ulaşmıyor. Mahallenin bakkalı, şarküterisi, kasabında belki gittiği bir restoranda da bu hileli ürünlerle temas etmesi mümkün. Oysaki yasalarla belirlenen tanım çok açık; insan sağlığı için tehlike oluşturan ve tüketime uygun olmayan gıda, güvenilir olmayan gıda kabul edilmekte. Ancak açıklanan her rapor gösteriyor ki sağlığımızı tehlikeye atan içerikte ürünler hem piyasada çok hem de tüketimde. Gıda üretiminde raf ömrünü uzatabilmek için, katkı maddeleri ve üretim hileleri devreye giriyor. İşte tam da bu, gıda güvenliğini tehdit eden konular arasında. Gıda katkı maddeleri ve hileli üretim düşünüldüğünde bilinçsiz tüketici ve özellikle çocuklar en savunmasız kesim. Yediği besinde katkı maddesine bebeklikten yetişkinliğe kadar maruz kalan bireyde çeşitli sağlık problemleri baş gösteriyor. Zararlı maddelerin yan etkilerinden kaynaklı; gıda alerjileri, bel çevresinde kalınlaşma, bağırsak geçirgenliğinde bozulma, kanser, alzheimer gibi birçok hastalık, sağlıklı vücutları ele geçiriyor. Hastalıkların 7’den 70’e artışını görmek için yakın çevremize bakmak bile yeterli.
Tüketiciye sunulan gıdaların topraktan sofraya tüm aşamalarda bazı risklerle karşılaştığı su götürmez bir gerçek. Bu sebeple üretim, işleme, saklama, taşıma ve dağıtım aşamalarında gerekli kurallara uyulması ve önlemlerin alınması gıda güvenliği için olmazsa olmaz. Bu noktada aslında güç dengesine göre denetimde 2 ayrımdan söz edebiliriz. Biri gıda uzmanları ve bilim adamları tarafından gıdanın sofraya taşınmasında kesinlikle yerine getirilmesi gereken değerlendirmeleri kapsıyor. Firmaların bünyesindeki standartları yasalar belirliyor. Üretim aşamasındaki denetimleri daha titizlikle mercek altına almak ve kontrolleri sıkı tutmak hileli üretimin önüne geçecektir. Bireysel bazda bakıldığında ise devreye giren, tüketicinin iradesi. Besinlerdeki güvenlik ve kalite seçimini tüketicinin farkındalığı belirliyor. Güvenlik sorunu olan üründen kaçınmak da bir tercih, üretim teknolojilerinin incelenmesi de.
Kurumsal hazır yemek sektörü söz konusu olduğunda yine tecrübe ile söyleyebiliriz ki çalışanlara sunulan yemekte hammadde seçimi ve güvenliği Türk Gıda Kodeksi yönetmeliğine uygun olmalı ve ürün analizleri profesyonelce yapılmalı. Çalışanların, yemek üretim sahalarını incelemek ve tedarikçilerini öğrenmek en doğal hakları. Bu da yemek üreticilerinin şeffaflık politikası geliştirmesini gerekli kılıyor. Sağlığımızı tehdit eden gıdalara ilişkin raporlar umarız amaçlandığı gibi güvenilir gıda üretimini teşvik eder. Zira yasal boşluklar hala merdiven altı üreticinin piyasada yer almasına imkân tanıyor. Güvenli gıda için, denetimlerin titizliği ve cezai süreçte yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi hayati önemde.