Bitkisel yağda dışa bağımlılık kritik eşiği aştı
12/01/2021 - 16:50:00
Türkiye’nin yağlı tohumlarda ham maddede yüzde 75 oranında dışa bağımlı oldğunu belirten Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği (BYSD) Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, “Ülkemiz bitkisel yağdaki yurt dışı bağımlılığında kritik eşiği aşmış durumda. Bu sorunun tek çözümü ise üretim. Sadece ayçiçeğinde yapacağımız doğru bir üretim planlaması ile ekonomimize çok büyük katkı sağlayabiliriz” diyor.
Tahir Bey, Türkiye bitkisel yağ sektörünün yapısı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bitkisel yağ sektörümüz yıllık yaklaşık 9 milyar dolarlık bir ticaret hacmine sahip. Sanayicimiz de, modern tesisleri ve tüm dünyaya yayılmış lojistik alt yapısı ile ülkemizin ihracattaki yüz akı konumunda. Sektörümüz pandemide yaşanan tüm zorluklara rağmen 2020 yılının ilk 10 ayında 517,5 milyon dolar rafine ayçiçek yağı ihracatı gerçekleştirmeyi başardı. Çiftçimiz yaklaşık 700 bin hektarlık ekim alanında, yıllık 1.5 milyon ton civarında ayçiçek üretimi yapıyor. Yağlı tohum ve türevlerinin ithalatı ise yıllık yaklaşık 3.5 milyar dolar civarında gerçekleşiyor. Türkiye'de yılda 1,5 milyon ton yağ tüketiyoruz. Bunun 1 milyon tonunu sıvı yağlar oluşturuyor. Tüketilen sıvı yağın yüzde 85'i ise ayçiçek yağı. Sanayicimizin 8 milyon ton kırma kapasitesi, 4 milyon ton ise rafine kapasitesi bulunuyor.
Ne yazık ki dünya ayçiçek tohumu ithalatının yüzde 55’ini Avrupa Birliği ile Türkiye gerçekleştiriyor. Ülke olarak dünya ayçiçeği ithalatında yüzde 39 ile şu anda dünyada ilk sırada yer alıyoruz. Avrupa Birliği yüzde 24.4 ile ikinci, Çin ise yüzde 10.2 ile üçüncü sırada. Bu ithalat rakamları her geçen yıl biraz daha artıyor. 2017’de 639 bin ton, 2018’de 712 bin ton, 2019 yılında ise 1 milyon 136 bin ton ayçiçeği ithal ettik. Üretimimiz ise 2017’de 1 milyon 300 bin, 2018’te 1 milyon 400 bin, 2019 yılında ise 1 milyon 520 bin ton oldu. Ayçiçeği ham yağı ithalatımız ise, 2018 yılında 468 bin ton iken 2019 yılında 499 bin ton olarak gerçekleşti. Bu rakamlar sadece yurt içi ihtiyacını karşılayan rakamlar. Dâhilde işleme rejimi kapsamında yapılan ithalat bu rakamların içinde yer almıyor.
Ülke olarak tarımda çok büyük bir zenginliğe sahibiz. Ancak bunu yeterince değerlendiremediğimiz de açık. Tarım destekleriyle daha sağlıklı işleyen, planlı üretimi teşvik eden ve uzun vadeli bir şekilde gıda arz güvenliğini sağlamayı amaçlayan politikaları hayata geçirmek için çalışmalıyız. Temel gıda maddeleri arasında en büyük ithalat kalemlerinden birini yağlı tohumlar ve türevleri oluşturuyor. Yağlı tohumlarda ham maddede yüzde 75 oranında dışa bağımlıyız. Ülkemiz bitkisel yağdaki yurt dışı bağımlılığında kritik eşiği aşmış durumda. Bu sorunun tek çözümü ise üretim. Sadece ayçiçeğinde yapacağımız doğru bir üretim planlaması ile ekonomimize çok büyük katkı sağlayabiliriz.
“İthalatçı ülkeler ayçiçek yerine ham yağ satmak istedi”
2020 yılının ilk aylarında etkili olan Covid-19 salgını dünyada ve Türkiye’de bitkisel yağ sektörünü nasıl etkiledi?
2020 yılında bitkisel yağ sektörü olarak zorlu bir süreç yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Bu durumdan sadece biz değil, tüm dünya derinden etkilendi. Sürecin en başında dünyada yaşanan lojistik sıkıntılarla mücadele ettik. Bu sıkıntıları devlet-özel sektör işbirliği ile hızlıca aştık. Ancak 2020 yılında hasat sezonunun ardından sadece ülkemizde değil, Karadeniz havzasında da büyük rekolte düşüşleri yaşandı. Tüm dünya gibi ülkemiz de yükselen gıda enflasyonu ile beraber bitkisel yağlarda rekolte eksikliği, kur baskısı gibi sorunlarla mücadele etmeye başladı. Sektör olarak ülkemizin yağ ihtiyacını karşılamak için Karadeniz havzasından ve Rusya’dan ayçiçek ithal ediyoruz. Ancak bu yıl rekolte düşüşüyle Rusya ve Romanya başta olmak üzere üretici ülkeler de ayçiçek yerine ham yağ satma yoluna gitti. Bu da sektörümüz ve paydaşlarımız açısından önemli sıkıntılar doğurdu. Devletimiz ayçiçekte yaşanan bu sıkıntıları biraz olsun rahatlatmak için ayçiçek tohumu gümrük vergilerini hatırı sayılır düzeyde düşürmüştü. Ancak fiyat avantajı bakımından öne çıkan Rusya gibi ülkeler, ülkemizi yakından takip ediyor ve ihracatlarına yüzde 30 gibi ek vergiler getirmeye hazırlanıyor.
“Ayçiçek tohumu üretimini 2 katına çıkarmalıyız”
Dünyanın önemli ayçiçeği üreticilerinin ciddi rekolte kaybı yaşadığını, Türkiye’nin 3 milyon tonluk kullanıma karşılık 1.5 milyon tonluk üretimi bulunduğunu ve bu noktada ihtiyacın tamamının Türkiye’den karşılanabilmesi yönünde üretimin artırılması gerektiğini söylüyorsunuz. Bu konuyu biraz detaylandırabilir misiniz, üretimin artırılması için hangi adımların atılması gerekiyor?
Ülkemizin petrol ve petrol ürünlerinden sonra en büyük ikinci ithalat kalemini bitkisel yağlar ile yağlı tohum ve türevleri oluşturuyor. Ayçiçeği ithalatının yüzde 33’ü Moldova’dan, yüzde 24’ü Romanya’dan, yüzde 20’si Rusya’dan, yüzde 7’si Çin’den ve yüzde 7’sini ise Bulgaristan’dan yapıyoruz. Aynı iklim kuşağında bulunduğumuz Moldova, Romanya, Ukrayna, Bulgaristan gibi ülkeler ayçiçekte ihracatçı durumunda olmasına rağmen ülkemiz ne yazık ki hala ithalatçı durumunda. Bizim önceliğimiz ayçiçeği tohumu üretimimizi iki katına çıkarmak olmalı. Bitkisel yağ açığımızın kapatılması için ekim alanımızın 650-700 bin hektardan en az 1 milyon hektarın üzerine, ortalama verimin ise kültürel tedbirlerle 250 kg’dan 300 kg’ın üzerine çıkarılması gerekiyor. Böylece yıllık üretimimiz 2,5-3 milyon tonun üzerine çıkabilecektir. Ayçiçeği, hem Türkiye florasına uyumu açısından, hem de çiftçimizin en iyi tanıdığı ürün olması açısından çok önemli bir ürün. Bu kapsamda ekilebilir arazi sayımızı artırmalı, çiftçimizin üretim yapmasını sağlayacak politikalarla üretim seferberliği başlatmalıyız. Özellikle kıraç arazilerde aspir yetiştirenlere yüksek destekler verilebilirse, üretim yapmaktan vazgeçmiş üreticiyi toprağına yönlendirebilir ve bu alanları tekrar tarıma kazandırılabiliriz. Buğday ve arpa tarımında kullanılan bütün alet ve ekipmanlar aspir bitkisinin tarımında da kullanılabildiği için bu bize ek bir maliyet de getirmeyecektir. Yemeklik yağ olarak kullanılan aspir, salata sosunda ve margarin üretiminde de kullanılıyor. Hatta biyodizel üretiminden hayvan yemi olarak kullanıma, gıda ve boya sektörüne kadar birçok alanda aspirden yararlanabiliriz.
Ayçiçek gibi, yüzde 75 oranında dışa bağımlı olduğumuz temel gıda maddelerimizin en başında gelen yağlı tohumlar için devlet ve özel sektör olarak ‘birlikte’ strateji belirlemeliyiz. Ayçiçeği tohumu tedarikinde önümüzdeki dönem bir sıkıntı yaşamak istemiyorsak şimdiden üretim planlamasına başlamalı ve üretimimizi 2 milyon tona çıkarmalıyız. Tek çaremiz, bir an önce bu konularda kendi kendine yetebilen bir ülke haline gelebilmek.
“Pandemi gıdada stratejik ürünleri üretmemiz gerektiğini gösterdi”
Son olarak da kısa ve uzun vadede sektörün geleceği hakkında değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
2020 yılında tüm bu olumsuzluklara rağmen sanayicimizin güçlü yapısı, devletimizin ilgili kurumları ve çiftçimizin gayretiyle rafları boş bırakmadan, üretime ara vermeden, sürdürülebilirliği sağladık. Pandemi döneminde Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde, Tarım ve Orman Bakanlığımız ile birlikte tarımda önemli atılımlar gerçekleştirdik. Hazineye bağlı atıl tarım arazilerinin tarıma açılması ve çiftçimize desteğin artması çok önemli adımlardı. Ülkeler ihtiyacı olan tüm gıdayı kendileri üretemiyor olsa bile, pandemi süreci bize temel gıdada stratejik olan ürünleri üretmemiz gerektiği gerçeğini bir kez daha gösterdi. Özellikle çiftçinin de fiyat konusunda memnun olacağı ayçiçeği üretimimizi 1 milyon 300 bin tondan ivedilikle 2 milyon tona, ardından da 2.5-3 milyon tona çıkarmamız gerekiyor. Çiftçimizin tecrübesi ve gayreti, devletimizin desteği ve atıl tarım arazilerimizin tümünü tarıma kazandırmamız ile ayçiçekteki dışa bağımlılığı çözebiliriz. Ülke olarak, mevcut sorunlarımıza çözüm bulmak için gerekli vizyona ve birlikteliğe sahibiz.
Avrupa'nın gıda üretim merkezi olma fırsatımız var. Bu konuda potansiyelimiz yüksek. Sadece uzun vadeli ve sürdürülebilir politikalara ihtiyacımız var. Tarımsal üretim seferberliği başlatmalı, ürün planlaması yapmalı, ekilmedik bir karış toprak bırakmamalıyız. Hem çiftçilerimizin sayısını hem de ekilebilir tarım arazisini artırmalıyız. En önemlisi tarımsal üretimdeki nüfusumuzu gençleştirmeliyiz. Ekonomide daha güçlü bir Türkiye için sanayicimizin desteklenmesi gerekiyor. Öncelikle fiyat istikrarı sağlanmasını, sonra ise GEKAP düzenlenmesinin acilen yapılmasını ve yasanın AB kriterlerinde olduğu gibi ‘üreten değil kirleten öder’ mantığı ile uygulanmasını arzu ediyoruz.
Yağlık ayçiçeği tohumunda gümrük vergileri sıfırlandı
İthalat Rejimi Kararına Ek Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Karar uyarınca, dünyada ve Türkiye'de etkili olan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının devam etmesi ve dünya piyasalarında yaşanan gelişmeler kapsamında temel gıdalarda arz güvenliği ve fiyat istikrarının sağlanması amacıyla mercimek ve yağlık ayçiçeği tohumunda uygulanan gümrük vergileri yeniden düzenlendi. Buna göre, mercimekteki yüzde 19,3 gümrük vergisinin 1 Ocak 2021'e kadar yüzde 9 olarak uygulanmasına karar verildi. Yağlık ayçiçeği tohumunda ise yüzde 3+10 avro/100 kilogram net olan gümrük vergisi ve toplu konut fonu da 1 Temmuz 2021'e kadar sıfırlandı.
Röportaj: Özgür Çilek - Gıda Teknolojisi Dergisi