Banner
Gıda Teknolojisi Facebook Gıda Teknolojisi Twitter Gıda Teknolojisi RSS
Prof. Dr. Mehmet Pala: "Tarımda ve gıda üretiminde yeni modellere ihtiyacımız var"

Koronavirüs pandemisi sebebiyle 2,5 yıllık aradan sonra gerçekleştirilen Kahvaltı Sohbetleri toplantısında konuşan Prof. Dr. Mehmet Pala ve Gazeteci Yazar Dr. Rüştü Bozkurt, Türkiye’de gıda üretimi ve tarım konusunda yaşanan sorunlara ilişkin değerlendirmeler yaparken çözüm önerilerini paylaştı.

Haber: Özgür Çilek / Gıda Teknolojisi Dergisi    





TarımHaliç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve dergimizin Bilimsel Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Pala tarafından düzenlenen ve Covid-19 pandemisi sebebiyle 2,5 yılı aşkın bir süredir yapılamayan Kahvaltı Sohbetler toplantısı, 6 Aralık Salı günü İstanbul Ataşehir’de bulunan Mardinliler Eğitim ve Dayanışma Vakfı (MAREV) Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirildi. Etkinlikte; Prof. Dr. Mehmet Pala ve Gazeteci Yazar Dr. Rüştü Bozkurt, Türkiye’de tarım ve gıda sektörünün gündeminde yer alan konular hakkında değerlendirmelerde bulundular.   
 
Prof. Dr. Mehmet Pala: “Türkiye gıdada kendi kendine yeten bir ülke olmadı”
Toplantının açılışında konuşan Prof. Dr. Mehmet Pala, dünyayı her anlamda derinden etkileyen Covid-19 pandemisinin; daha az tüketen, daha az israf eden, sahip olunan değerlerin bilincinde olan, doğaya, hayvanlara ve bitkilere saygı gösteren ve yaşam haklarının olduğunu kabul eden, kendi isteklerine sınır koyan bireyler ve toplum olunması konusunda insanlığa çok şey öğrettiğini söyledi. Pandemi döneminin Türkiye’nin gıda tedariğinde durumunu net bir şekilde gösterdiğini kaydeden Pala, “Çeşitli yerlerde Türkiye’nin gıdada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olduğu söylenir. Bu doğru değildir kaldı ki diğer 6 ülkenin hangileri olduğu da belli değildir. Mesela ülkemiz ayçiçek yağında hiçbir zaman kendi kendine yeten bir duruma gelmemiştir. Cumnhuriyet döneminde bir yağ açığımız olmuştur. Şu anda 1 milyon tondan fazla ham yağ ithal ediyoruz. Bu yüzden kendi kendine yeterlilik konusunu yeniden ele almalıyız. Ülkemizin toprakları bırakın 85 milyonu, 150 milyon insanı besleyebilecek kapasiteye sahiptir. Ancak bütün gıdalarımızı da kendi kendimize yetiştiremeyeceğimizi bilmeliyiz. Buğday, arpa, ayçiçek yağı, şeker, patates, soğan gibi temel gıdaları kendi ülkemizde yeterli kapasitede üretmeliyiz. Dolayısıyla bütün tarımsal planlamalarımızın bu gerçeğe göre yapılması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
 
“Tarım arazilerimizin küçük olması verimliliği düşürüyor”
Türkiye’de çiftçinin ürettiği ürünlerin düşük fiyatlı olmasından dolayı memnun olmadığını anlatan Mehmet Pala, tüketicilerin de aldıkları ürünlerin pahalılığından şikayet ettiğini anımsattı. Burada büyük bir çelişki olduğuna vurgu yapan Pala, “Tarımdaki maliyetlerin kontrolü maalesef yapılamıyor. Tarım sektörümüzde girdi maliyetlerimizin %30 – 40’ı ithalat yoluyla yurt dışından tedarik ediliyor. Yeni bir çalışma yapıyoruz. Örneğin Türkiye’de buğdayın, şeker pancarının ya da domates salçasının gerçek maliyetinin ne olduğunu bilen bir kurum yok. Dolayısıyla ülkemizde gerçek anlamda tarım sorunu ve gıda üretim sorunu var. Bugün tarımda çalışan nüfus yaşlanıyor. Ortalama yaş 55 civarında. Ortalama tarım arazilerimizin büyüklüğü ise 55 dekar. Gelişmiş ülkelerde tarımsal üretim yapılan arazileirn ortalama büyüklüğü 200-300 dekar. Sahip olduğumuz tarım arazileri çok küçük olduğundan üretimde verimlilik düşüyor. Kısacası, bugünkü üretim modeliyle ve mevcut teşvik sistemiyle tarımsal üretimimizi artırmak mümkün değildir. Bunu net bir şekilde görmemiz gerekmektedir. Bizim birkaç adet yeni tarım modelini hayata geçirmemiz şarttır” diye konuştu.
 
Mehmet Pala ve RüÅ�tü Bozkurt“Genç kesim tarıma mesafeli bakıyor”
Türkiye’de eğitim sisteminde ciddi sorunlar olduğuna dikkat çeken Pala şöyle devam etti: “Günümüz itibariyle Türkiye’de ne köy kaldı ne de köylü kaldı. Yeniden köylü yaratmak, üretici yaratmak çok zor. Bu sebeple tarımda yeni modelleri düşünürken bu gerçekleri göz ardı etmememiz gerekiyor. Köylerdeki ilkokullar şehirlere taşındı. Bu durum köylü çocuklarının şehir hayatına alışmalarına ve doğdukları köyle bağlarının kopmasına yol açtı. Bu çocukların köylerine dönüp tarımsal üretim yapmalarını bekleyemeyiz. Maalesef genç kesim tarıma uzak duruyor. Çünkü yaşaması için gerek duyduğu yeterli kazancı bugünkü şartlarda tarımdan elde edemeyeceklerini gayet iyi biliyorlar. Dolayısıyla bunlar yüzleşmemiz gereken ciddi sorunlarımızdır.”
 
Dr. Rüştü Bozkurt:” Dünyada tarımdan zengin olan bir ülke yok”
Türkiye’de Cumhuriyet tarihi boyunca tarıma çok net biçimde doğru bakılamadığını belirterek sözlerine başlayan Gazeteci Yazar Dr. Rüştü Bozkurt, dünyada tarımla zenginleşen bir ülkenin bulunmadığını dile getirerek, “Örneğin Hollanda tarım alanında verimli bir ülke olup yılda yaklaşık 130 milyar dolar ihracat yapıyor. Bunun 60 milyar dolarını kendi tarımsal üretiminden, geri kalanını ise diğer ülkelerden ithal edip satarak sağlıyor. Peki tarım bir ülkeyi neden zengin etmez? Mesela bir proses sanayi olan soda endüstrisinde fizibilite yapmak kolaydır ama tarımda bunu gerçekleştirmek çok daha zordur. Bunun ana sebebi ise tarımda değişkenin çok olmasıdır. Bu yüzden tarımda çok ciddi bir planlama yapılmayı gerekmektedir” şeklinde konuştu.
 
“Tarım desteklerle gelişmez”
Günümüz dünyasında pek çok alanda yapay zekanın devreye girdiği, her şeyin verilerle ölçüldüğü ve verimliliklerinin artırıldığı anlatan Rüştü Bozkurt, Türkiye’de tarım sektörüne ilişkin sağlıklı verilerin bulunmadığını vurgulayarak bunun ciddi bir sorun olduğunu kaydetti. Türkiye’de tarım sektörünü ölçek meselesinden bağımsız tartışmanın hiçbir anlam ifade etmediğini belirten Bozkurt, “Çünkü ölçek konusu rekabetçiliğin temel yapısal özelliğidir. Tarımı ölçek sorununu ele almadan konuşan her kim varsa doğruyu söylemiyor. Peki ‘Cumhuriyet tarihimiz boyunca çözülemeyen bu ölçek meselesi nasıl çözülebilir?’ diye akıllara bir soru gelecektir. Ben de cevap olarak İspanya’yı göstermek isterim. İspanyollar ölçek sorununu çözebilmek için hizmette birleştirme kanunu çıkardı. Buna göre, İspanya devleti 1000 dekar arazi için bir araya gelen çiftçilere bir teşvik, 3 bin dekar arazi için bir araya gelenlere ise iki teşvik vereceğini açıklarken, 5 bin dekarın üstündeki arazileri birleştirenlerle pazarlık masasına oturacağını beyan etti. Bu sebeple tarımda ölçeklendirme çok değerlidir. Hepimiz –buna ben de dahilim-  uzun yıllar boyunca tarımın desteklerle geliştirileceğine inandık. Oysa tarım teşviklerle gelişmez” ifadelerini kullandı.
 
Türkiye’nin tarımda belirli bir stratejisinin olmadığını anlatan Dr. Rüştü Bozkurt, “Bir ülkenin tarımda gerek şartı 6 tanedir. Bunları; hububat, bakliyat, soğan, patates, yağlı tohumlar ve şeker üretiminin garanti altına alınması olarak sıralayabiliriz. Peki ülkemizde bir hububat veya bakliyat politikası var mı? Maalesef hayır. Bugün 1200 çifçinin elmacılık yaptığı Karaman’da elmanın sadece hasadı esnasında kayıp oranı %35’tir. Bu çok yüksek bir miktardır. Başka bir örnek vermek gerekirse; Orhangazi’de zeytin üreticileri geçen yıl zeytin toplamayı bilen işçi bulamadıkları için Balıkesir’in köylerinden getirdiği köylüleri ya da Suriyeli işçileri çalıştırdılar. Bu süreçte iş bilmemezlikten ötürü yanlışlıkla zeytin filizleri koparıldığı için zeytin veriminde düşüş oldu. Dolayısıyla tarıma çok ciddi yaklaşılması elzemdir. Bu gerçeğin dikkate alınmaması durumunda her ekonomik krizde tarım ürünlerinin fiyatlarını tutamazsınız” dedi.
 
“Et fiyatları daha da artabilir”
Toplantıda bir katılımcının et ve süt fiyatlarıyla ilgili sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Mehmet Pala, “Fiyatların artmaması ve enflasyonun düşmesi amacıyla süt fiyatları bilerek düşük tutuldu. Ne var ki süreç artık Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kontrolünden çıkmıştır. Bugün 400 bin ineğin et için kesime gittiği belirtilmektedir. Bu durum hem süt ve süt ürünlerinin hem de et fiyatlarının yükselmesi anlamına gelmektedir. Önümüzdeki dönemde et ürünlerinin fiyatlarının daha da yükselmesini bekliyorum. Çünkü kaynak yok. Süt üretimi olmazsa et sanayinde de üretim çok sınırlı seviyelerde gerçekleşir. Meselenin özü budur. Günlük adımlarla sorunlarımızın çözülemeyeceği artık belli olmuş durumda” şeklinde konuştu.  
 
“Türkiye’de üretilen gıdaların yüzde 40'ı kayıt dışı”
Türkiye’de üretilen gıda ürünlerinin yaklaşık %40’nın kayıt dışı olduğunun tahmin edildiğini belirten Prof. Dr. Mehmet Pala, “Yani üretilen gıdanın yarısının devlette kaydı yok. Bu durum hem halk sağlığı hem de ekonomi açısından çok ciddi bir sorun. Ayrıca ülkemizde üretilen tarım ürünlerindeki en önemli sorun pestisittir. Maalesef tarım ilaçları kontrolsüz kullanılıyor. Tarım sektöründe 400 civarında tarım ilacı kullanımda ve bunların içinde 3 bin adet aktif madde mevcut. Bunlar da büyük çoğunluğu analiz edilemiyor. Bu hususta devlete büyük sorumluluklar düşüyor. Özellikle sera ürünlerinde tarım ilaçları yoğun şekilde kullanıldığı için risk çok fazla olabiliyor. Kış mevsimindeyiz ve sera ürünlerini daha az tüketmenizi öneriyorum. Mümkünse bu ürünleri sodalı ve sirkeli suda 10 dakika kadar ayrı ayrı beklettikten sonra iyice yıkayarak tüketmenizde fayda var” şeklinde açıklamalarda bulundu.