Prof. Dr. Mehmet Pala: Tarım ve gıda Türkiye için güvenlik meselesidir
17/04/2023 - 16:43:00
Zoombalaki Grubu’nun düzenlediği "Tarım Oturumu" webinarında konuşan Prof. Dr. Mehmet Pala, “Tarım ve gıda Türkiye için güvenlik konusudur. Bu açıdan tarıma sadece kâr-zarar olarak bakılmamalı, tarım devletin desteği ve gözetiminde yapılmalıdır. Ülkemizde tarımın yeni bir anlayışla şekillendirilmesi elzemdir” dedi.
Haber: Özgür Çilek / Gıda Teknolojisi Dergisi
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) mezunlarından üst düzey bir topluluğun oluşturduğu "Zoombalaki" Grubu’nun düzenlediği "Tarım Oturumu" webinarı, 19 Mart Pazar günü yapıldı. Etkinlikte, eski Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlarından Hüsnü Doğan ve Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi / dergimizin Bilimsel Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Pala, Türkiye’de tarım sektörünün bugünkü durumu ve sorunlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Hüsnü Doğan: “Sanayileşmiş ülkeler tarımda da ileri seviyedeler”
Webinarda ilk konuşmayı yapan Hüsnü Doğan, insanoğlunun dünyayı değiştirmeye ve kendi dünyasını kurmaya tarımla başladığını, bu değişim ve yeniden inşa sürecinin en azından 12 bin yıldır devam ettiğini söyledi. Tarım bahis konusu olunca genellikle sanayide geri kalmış ülkelerin akla geldiğini, tarım toplumu tabirinin de daha ziyade bu ülkeler için kullanıldığını belirten Doğan, “Günümüzde bu tanımın bir anlamı kalmamıştır çünkü gelişme ve ilerleme topyekûndur. Bir ülke sadece sanayisiyle, tarımıyda ya da hizmetler sektörüyle büyüyümez ancak bunların hepsinin yüksek performansı gerekmektedir. Bu sebeple gelişmiş olarak tarif edilen ülkeler aynı zamanda tarımda da ileri ülkelerdir. Dolayısıyla sadece tarımsal gelişmeyi konuşmak yetmez, gelişmeyi bütüncül esaslara bağlamamızda büyük yarar olduğunu düşünüyorum ” dedi.
1961-2018 döneminde dünya nüfusunun 2,5 katına çıkarken aynı dönemde başlıca tarım ürünlerindeki artışın buğdayda 3,3; pirinçte 3,6; mısırda 5,6; toplam ette 4,8; tavuk etinde 15; sütte 2,5; meyvelerde 4,3; sebzelerde 5,5; yağlı tohumlarda 8 kat olduğunu vurgulayan Hüsnü Doğan, bu verilerin dünyada tarım sektöründeki gelişmelerin pozitif yönde seyrettiğini gösterdiğini belirtti. Anadolu’da çok sık kullanılan “buğdayla koyun gerisi oyun” sözünü anımsatan eski Bakan Doğan, Türkiye’de en önemli gıda ürünlerini et, süt ve ekmek olarak sıraladı. Her yıl ciddi miktarda buğday ithalatının yapıldığını anımsatan Doğan, bu buğdayın büyük bölümünün ithal edilen makarnayla un ve unlu mamullerin üretiminde kullanıldığını anlattı.
“Topyekûn kalkınmaya ve tarım işletmelerini büyütmeye mecburuz”
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre Türkiye’de tarım sektöründe çalışanların toplam istihdam içindeki oranının yüzde 17-18 civarında olduğunu aktaran Hüsnü Doğan, “Benim hesabıma göre ülkemizin sahip olduğu tarim arazileri ve elde edilen ürünler bu kadar nüfusu da kaldırmaz. Kanımca tarımdaki en önemli iki sorun, tarımsal işletmelerin küçük olması ve sulama sistemidir. Tarımsal işletmelerin büyümesi ve sulamanın basınçlı sistemlere çevrilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla Türkiye topyekûn bir kalkınmaya ve tarım işletmelerini daha büyük hale getirmeye mecburdur” diye konuştu.
1970’li yıllarda Türkiye’nin tarımda kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri olduğu yönündeki kanaatin gerçeklikle bir bağının bulunmadığını açıklayan Doğan sözlerine şöyle devam etti: “Her ülke kendi şartlarına göre tarımsal ürünlerde hem ihracatçı hem de ithalatçıdır. Hollanda dünyadaki en önemli tarım ürünleri ihracatçılarının başında gelmektedir. 100 milyar dolar tarım ürünü ihracatı yapıyorsa 70 milyar dolarlık da ithalat yapmaktadır. Türkiye’ye bakacak olursak; 2021 yılında gıda ve tarım ürünleri ihracatımız 24,5 milyar dolarken ithalatımız ise 19,5 milyar dolar civarında seyretmektedir. Yani 5 milyar dolar dış ticaret fazlası söz konusu. 2022 yılında ise ithalat biraz artış kaydederek dış ticaret fazlamız 3,7 milyar dolara düşmüştür. Türkiye’ye her yıl milyonlarca turist geliyor. Bunun sonucu olarak burada yetişmeyen ya da üretilmeyen ürünlerin ithal edilmesi elzem oluyor. Sözün özü her ülke tarım ve gıda ürünlerinde ihracatı ve ithalatı aynı anda yapmaktadır.”
Prof. Dr. Mehmet Pala: “ Türkiye’de gıda üretiminde kayıt dışılık haylı yüksek”
Tarım Oturumu webinarının ikinci konuşmacısı olan Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Pala konuşmasında, Türkiye’de tarım sektörünün fotoğrafını çekerken, yaşanan sorunlara ve çözüm önerilerine değindi. Tarımdaki tartışmaların üretim ve gıda fiyatlarının üzerinden sürdürüldüğünü belirten Pala, oysa tarım ve gıdaya entegre bir değer zinciri olarak bakılması gerektiğine dikkat çekti. Türkiye’de gıda işleme teknolojilerinde büyük gelişmeler yaşandığını anlatan Pala, “Nitekim Türk gıda sanayi modern tesislere sahiptir. Bugün Avrupa’daki modern bir gıda işletmesiyle ülkemizde üretim yapan işletmeler arasında bir fark yoktur. Ancak bunu söylerken sektörümüzün ikili bir yapı gösterdiğini de göz ardı edemeyiz. Ne demektir ikili yapı? Bir tarafta ülkemiz gıda sanayinde gelişmiş teknolojileri kullanan ve son derece ileri hijyenik koşullarda üretim yapan işletmeler mevcutken, diğer taraftan da hiçbir kaydı olmayan, denetime tabi tutulamayan, kayıt dışı faaliyet gösteren işletmeler vardır. Bu kayıt dışı işletmelerin oranı yüzde 40 civarında olup azımsanmayacak derecede fazladır. Söz konusu bu kayıt dışılık hem halk sağlığını tehdit etmekte hem de vergi kaybına yol açarak ülkemiz ekonomisine ciddi zararlar vermektedir” diye konuştu.
Dünyada üretilen gıda ürünlerinin yüzde 30’luk bölümünün henüz sofraya gelmeden israf edildiğine vurgu yapan Profesör Mehmet Pala, bu sebeple lojistik ve depolama sistemlerinin önemine vurgu yaptı. E-ticaretin yaygınlaşmasıyla büyük zincir marketlerin gündelik hayatta daha fazla görünür olduğunu belirten Pala, bu sebeple perakende sektörünün devletten bağımsız şekilde kendi kalite standartlarını belirleyerek denetim süreçlerini artırmaları gerektiğini söyledi. Günümüzde tüketicilerin en önemli beklentisinin sağlıklı ve güvenilir gıda ürünlerini en uygun fiyattan alabilmek olduğunu dile getiren Pala, gıda endüstrisinin tüketicilerin bu talebini karşılamaya odaklanması gerektiğini ifade etti.
Türkiye’de kamu otoritesinin temel amacının halk sağlığıını korumak ve gıda arz güvenliğini temin etmek olduğunu anlatan Mehmet Pala, “Devlet bunu kanun ve yönetmelikler aracılığıyla yapıyor. Bu kanun ve yönetmeliklerin temel amacı halk sağlığını korumak ve haksız rekabeti önlemektir. Devletin bunların dışında da düzenleyici bazı fonksiyonları bulunuyor. Bunların başında gelen teşvik ve desteklemelerin şu anda çok büyük yarar getirmediğini söyleyebilirim. Gıda sektöründe çok sayıda sivil toplum kuruluşu mevcuttur. Dolayısıyla yapılacak çalışmalarda bu STK’ların önemli işlevleri olacağını düşünüyorum” dedi.
“Tarımımız irtifa kaybediyor”
TÜİK verilerine göre Türkiye’de son 10 yılda tarım ürünlerinden elde edilen gelirlerin 62,7 milyar dolardan 44,7 milyar dolara gerilediğini açıklayan Mehmet Pala, “Ülkemizde tarım ve gıda dış ticaret fazlası veren sektörlerdir. Son yılları incelediğimizde söz konusu bu dış ticaret fazlasının düştüğü görülüyor. Yani tarımımız irtifa kaybediyor. Türkiye her yıl gıda ithalatı daha da artan bir ülke konumuna gelmektedir. Nitekim ayçiçeğinin yüzde 33’ünü, mısırın yüzde 30’unu, soyanın yüzde 94’ünü, kurufasulyenin yüzde 28’ini, kırmızı mercimeğin yüzde 25’ini, yeşil mercimeğin yüzde 14’ünü başka ülkelerden alıyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu. Türkiye açısından tarımın kritik bir sektör olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirten Mehmet Pala, “Tarımsal üretim varsıl olmak için değil, var olmak için gereklidir. Tarım ve gıda aynı zamanda ülkemiz için güvenlik konusudur. Bu açıdan tarıma sadece kâr-zarar olarak bakılmamalı, tarım devletin desteği ve gözetiminde yapılmalıdır. Ülkemizde tarımın yeni bir anlayışla şekillendirilmesi elzemdir” diye konuştu.
“Tüketicinin gıda fiyatlarına etkisi yok”
Tarım – gıda değer zinciri içinde tüketiciyle tarım üreticisinin çok zayıf olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mehmet Pala, “Bu sebeple tüketicinin gıda fiyatları üzerinde pek etkisi yoktur. Türkiye’de gıda - değer zinciri içindeki maliyetlerde, özellikle de tarımsal üretim maliyetlerinde bir sıkıntı var. Ben fındıkla yakından ilgilendiğim için gayet iyi biliyorum. Kimi üretici fındığın 1 kilosunun maliyet fiyatı olarak 20 TL derken, kimi üretici de bunun 40-50 TL civarında olduğundan söz edebiliyor. Bazı üreticiler de fındıktan hiçbir biçimde para kazanamadıklarından yakınıyor. Yani fındıkta bir maliyet sorunu olduğunu söylemek mümkün. Dolayısıyla değer zinciri içindeki tüm aşamaların çok iyi analiz edilmesi önem taşımaktadır” ifadelerini kullandı.