Ebru Akdağ: "Bitkisel beslenme yeni bir trend değil, aslında özümüze dönüştür"
05/05/2024 - 14:37:00
Bitkisel gıdaların Türkiye için yeni bir trend değil, aksine tarihsel bir bağlamda özüne dönüş olduğunu belirten Bitki Bazlı Gıdalar Derneği (BİTKİDEN) Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akdağ, “Mezopotamya'ya kadar uzanan bir geçmişi olan bitkisel beslenme, modern tüketici talepleriyle uyumlu bir şekilde yeniden önem kazanıyor. Düşünsenize, muhtemelen ilk vegan köfteyi (mercimek köfte) yapan biziz” diyor.
Röportaj: Özgür Çilek / Gıda Teknolojisi Dergisi
* Bu röportaj Gıda Teknolojisi Dergisi'nin Mart - Nisan 2024 sayısında yayımlandı.
Ebru Hanım merhaba. Gıda sektöründe çeşitli sivil toplum kuruluşlarında önemli görevlerde bulunuyorsunuz. Ancak sizi az tanıyan ve daha yakından tanımak isteyen okurlarımız için kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
İlk amatör profesyonelliğe basketbolla başladım. 1. lige kadar uzanan, birçok Ankara ve Türkiye şampiyonluğu içeren bir basketbol hayatım oldu. Yeterince çaba göstermeden değerli kazanımların olmadığını, takım oyunculuğunu, takıma kaptanlık yapmanın sorumluğunu, ortak hedef kapsamında birbirini desteklemenin gücünü, sürekli çalışmanın önemini ve dürüst rekabeti sahalarda tecrübe ederek öğrendim. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Gıda Mühendisliği ve ODTÜ Endüstri Bölümü’nde Mühendislik Yönetimi Yüksek Lisans eğitimimi tamamladım. Yüksek lisans yaparken başladığım Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) Genel Sekreterliği görevini 2016 yılına kadar üstlendim. Bu esnada Dünya Meyve Suyu Federasyonu (IFU) Yönetim Kurulu Üyeliği’ne seçildim; Avrupa Meyve Suyu Birliği (AIJN) İletişim ve Uzmanlar Grubu Komisyonlarında görev aldım. Ardından Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği (MÜMSAD) Genel Koordinatörlüğü ve sonrasında da Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttüm. Şu anda Bitki Bazlı Gıdalar Derneği (BİTKİDEN) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenmekten mutluluk duyuyorum.
“SÜRDÜRÜLEBİLİR BESLENMEYİ ODAĞIMIZA ALDIK
Bitki Bazlı Gıdalar Derneği’nin (BİTKİDEN) kuruluş öyküsünü sizden dinleyebilir miyiz? Derneğinizin misyonu ve yapısı hakkında bilgi verebilir misiniz?
BİTKİDEN Derneği’ni 27 Aralık 2022'de "Gelecek BİTKİDEN gelecek" mottosuyla kurduk. Uluslararası Bitki Bazlı Gıdalar Birliği (IPBFA) ve Avrupa Bitki Bazlı Gıdalar Birliği'nin (EAPF) üyesi olarak küresel bir bilgi birikimiyle desteklediğimiz derneğimizde misyonumuz, sürdürülebilir bitki bazlı beslenme sistemine katkı sağlayan tüm paydaşları çatımız altında toplamak ve bitki bazlı gıdaları merkezine alan geleceğin gıda dönüşümüne öncülük etmek. Ayrıca tüketicilerde ilgi ve farkındalık yaratmayı, ilgili politikalara yön vererek paydaşlarımızı bilimsel araştırmalar ve inovasyon yapmaları konusunda teşvik etmeyi amaçlıyoruz.
Vizyonumuz ise, insanlara ve gezegenimize fayda sağlamak adına sürdürülebilir beslenmeyi odağa alarak bu alandaki tüm paydaşlar için öncü ve lider bir dernek olmak. Türkiye'deki gıda perakendecilerinin ve şirketlerin, karbon ayak izi etkisini yönetmek için ESG ilkelerini temel alarak sürdürülebilirlik stratejilerini güçlendirmelerini destekliyoruz. Diğer taraftan, bitkisel gıdaların sadece insanların ve gezegenimizin iyiliği için değil, aynı zamanda güncel gastronomi trendlerinin de sürükleyicisi olduğunu biliyoruz. Bu küresel rüzgarla Türkiye'nin potansiyelini kullanarak sadece yelkenleri doldurmakla kalmayıp aynı zamanda bu rüzgâra yön verme hedefindeyiz. BİTKİDEN olarak, paydaşlarımızla birlikte bu hedefe liderlik etmeyi amaçlıyoruz.
“BİTKİ BAZLI GIDALARIN ÜRETİMİNDE DAHA AZ SU KULLANILIYOR"
Dilerseniz bitki bazlı gıda kavramını biraz açalım. Bu kavrama hangi gıda ürünleri giriyor? Bitki bazlı gıdaların sağlıklı beslenme ve sürdürülebilir gıda sistemi açısından önemini açıklayabilir misiniz?
Bitki bazlı gıda kavramı, aslında küresel ölçekte ya da Avrupa’da resmi olarak tanımlanmış değil. Şu sıralar bitki bazlı gıdalara ilişkin ISO taslak kılavuzu AB Komisyonu’nda tartışılıyor. Ancak temel olarak bitki bazlı gıdalar, hayvansal içerik yerine tamamen bitkilerden elde edilen gıdaları ifade ediyor. Bu kavram genellikle meyve, sebze, baklagiller (fasulye, bezelye, mercimek), tahıllar, yemişler, tohumlar ve bitki bazlı yağlar gibi geniş bir ürün yelpazesini kapsıyor. Ayrıca, süt, et ve yumurta gibi hayvansal gıdaların bitkisel alternatifleri de bitki bazlı gıda kategorisine giriyor. Örneğin, halk arasında soya, badem, fındık sütü olarak bilinen içecek türleri, tofu, bitkisel peynir alternatifleri, bitkisel burgerler vb. gibi.
Bitki bazlı gıdaların sağlıklı beslenme ve sürdürülebilir gıda sistemi açısından birçok önemli katkısı bulunuyor: Bitki bazlı gıdalar genellikle yüksek lif, vitamin, mineral içeriği ve düşük doymuş yağ oranı nedeniyle sağlıklı bir diyetin önemli bir parçası. Bitki bazlı gıdaların üretimi, hayvansal gıdalara kıyasla genellikle daha az su kullanımı gerektirir, daha düşük karbon ayak izine sahiptir ve toprak erozyonunu azaltabilir. Hayvansal tarım, sera gazı emisyonlarının önemli bir kaynağıdır ve ormansızlaşma, biyoçeşitlilik kaybı ve su kirliliği gibi çevresel sorunlara neden olabilir. İklim kriziyle mücadelede bitki bazlı diyetler önemli bir rol oynayabilir. Hayvansal ürünlerin üretimi, özellikle kırmızı et, önemli miktarda metan ve karbondioksit emisyonuna neden olmaktadır. Bitki bazlı gıdaların tercih edilmesi, bu emisyonların azaltılmasına yardımcı olabilir ve böylece iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adım olabilir.
“HAYVANSAL ÜRÜNLERE KARŞI BİR DURUŞUMUZ YOK"
Öncelikli hedeflerinizden biri bitki bazlı gıdalara yönelik dönüşüme öncülük etmek. Bu durumda hayvansal kökenli gıda ürünlerinin üretimine ve tüketimine karşı mı çıkıyorsunuz? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bu soruyu sorarak olası bir ön yargıya cevap vermeme olanak sağladığınız için çok teşekkürler. BİTKİDEN olarak, hayvansal ürünlere karşı bir duruşumuz yok. Biz WHO, FAO, WRI, IPCC vb. gibi uluslararası otorite kurumların; insanların ve gezegenin iyiliği için teşvik ettiği bitkisel bazlı gıdalara yönelik dönüşüm hedeflerini benimsemekteyiz. Yine EAT-Lancet Komisyonu tarafından geliştirilen hem insan sağlığını hem de gezegenin sağlığını korumak amacıyla sürdürülebilir gıda tüketimi üzerine odaklanan bir beslenme modeli olan "Gezegen Sağlığı Diyeti" de bu dönüşüme öncülük etmek istememizdeki bilimsel gerekçelerden. 2019 yılında yayımlanan bu diyet, dünya genelinde artan nüfusu beslemek ve aynı zamanda iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı ve su kıtlığı gibi çevresel sorunlarla mücadele etmek için bilimsel bir temele dayanıyor. EAT-Lancet Komisyonu'nun çalışması, insan sağlığı ve gezegen sağlığını birleştiren beslenme önerileri bağlamında bu kapsamlılık ve disiplinlerarası yaklaşımıyla kesinlikle öncü bir niteliğe sahip.
Biz gıda sistemi dönüşümüne bilimsel, iş birlikçi, sürdürülebilir, müreffeh, bütünsel ve sistematik bir yaklaşımı benimsiyoruz. Gelişen bitkisel bazlı gıda endüstrisini oluşturan insanların, toplulukların, ekonomilerin ve ekosistemlerin; yani bu alanda aktif tüm paydaşların farklı bakış açılarına ve çıkarlarına değer veren kapsayıcı bir topluluğu teşvik ediyoruz. Bilimin ışığında sürekli öğrenme ve yeniden öğrenme zihniyetine inanıyoruz. İlkelerimiz olarak; dürüst rekabet, bilime dayalı tarafsızlık, hedeflere yönelik ortak hareket, toplum yararına hizmet, yenilikçi ve etkili çözümler arayışını kabul ediliyoruz.
“DÜNYA VE ÜLKEMİZ ZOR BİR SÜRECİN İÇİNDE"
Türkiye’de son yıllarda iklim krizine bağlı yaşanan kuraklık, afetler ve tarım arazilerinin küçülmesi, tarım sektöründe çalışanların yaşlanması tarımsal üretim açısından ciddi riskler teşkil ediyor. Bu olumsuz koşullar, bitki bazlı gıdalara yönelik dönüşüm hedefiniz açısından çalışmalarınızda ne türden zorluklar yaratıyor?
Türkiye'de iklim krizi kaynaklı yaşanan kuraklık, doğal afetler, tarım arazilerinin azalması ve tarım sektöründe çalışan nüfusun yaşlanması gibi faktörler, tarımsal üretim açısından gerçekten ciddi zorluklar oluşturuyor. Aslında bu senaryoların birçoğu, eğer hepsi değilse, küresel arenada da yaşanıyor ve elbette kelebek etkisiyle her ülkeyi etkiliyor. Bu zorlukların, bitki bazlı gıdalara yönelik dönüşüm hedeflerimizi gerçekleştirmekte birtakım engeller yarattığını söyleyebiliriz; ancak aynı zamanda tüm bu gelişmeler, liderlik etmeyi hedeflediğimiz dönüşümün önemini ve aciliyetini de ortaya koyuyor. Bu zorluklar karşısında umutsuzluğa kapılmak yerine, sorunların üstesinden gelmek için yenilikçi çözümler ve stratejiler geliştirmeye odaklanıyoruz.
Bunun için bazı temel başlıklara odaklanarak çaba gösteriyor, paydaşlarımızı da bu yolculukta aramıza almaya çalışıyoruz. Bunları şu şekilde özetleyebilirim:
· Sürdürülebilir tarım pratiklerini teşvik etme
· Yerel üretimi destekleme
· Eğitim ve bilinçlendirme
· Adaptasyon ve yenilikçilik
· Politika geliştirme ve iş birliği
· Farkındalık yaratma ve bilinç geliştirme
Bu zorluklar, şüphesiz ki çalışmalarımızı daha karmaşık hale getiriyor; ancak aynı zamanda bitki bazlı gıdalara geçişin sadece bir tercih değil, aynı zamanda bir zorunluluk olduğunu da gösteriyor. Bu bağlamda, yaşanan zorluklar bizi yenilikçi çözümler bulmaya ve toplumda daha geniş bir farkındalık yaratmaya teşvik ediyor. Her zorluk, aynı zamanda yeni bir fırsat penceresi açıyor ve bu süreçte elde edilen bilgi ve deneyimler, gelecekte benzer sorunlarla daha etkili bir şekilde başa çıkmamıza yardımcı oluyor.
Ülkemizde bitki bazlı tarımsal üretimin bugünkü durumu hakkında değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz?
Sürdürülebilirlik, iklim kriziyle mücadele, sağlıklı beslenme ve hayvan refahı gibi temel konular, bitkisel protein alternatiflerini ön plana çıkarıyor. Bu ürünler, sadece tüketici tercihlerini değil, aynı zamanda gastronomik trendleri de etkiliyor ve gıda sistemlerinde dönüşümün lokomotifi haline geliyor. Ülkemizde bitkisel süt, peynir ve et alternatiflerine ilgi hızla yükseliyor. Ardından diğer hayvansal kaynaklı ürünlerin bitkisel alternatifleri, mesela bitkisel deniz ürünleri alternatifleri de sahneye çıkacaktır. Türkiye'nin bitki bazlı tarımsal üretimi, coğrafi konumu, iklim çeşitliliği ve geniş arazi yapısı sayesinde oldukça zengin ve çeşitli. Biz meyve, sebze, tahıl ve baklagiller gibi birçok bitki bazlı gıdanın önemli bir üreticisiyiz. Ancak, küresel iklim değişikliğinin etkileri ve çeşitli yerel zorluklar, bitki bazlı tarımsal üretim üzerinde baskı oluşturuyor. İklim krizine bağlı olarak yaşanan kuraklık ve su kaynaklarının azalması, tarımsal üretimde verimlilik sorunlarına yol açabiliyor ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının önemini artırıyor. Bitki bazlı tarımsal üretim, Türkiye'nin ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği için hayati öneme sahip
Son olarak bunun bir moda beslenme akını olmadığını da belirtmek isterim. Bitkisel gıdaların Türkiye için yeni bir trend değil, aksine tarihsel bir bağlamda özüne dönüş olduğunu söylemek mümkün. Mezopotamya'ya kadar uzanan bir geçmişi olan bitkisel beslenme, modern tüketici talepleriyle uyumlu bir şekilde yeniden önem kazanıyor. Düşünsenize, muhtemelen ilk vegan köfteyi (mercimek köfte) yapan biziz.
“ÖNÜMÜZDE YOĞUN BİR TAKVİM BİZİ BEKLİYOR”
Ajandanızda bulunan projeler, katılacağınız veya organizasyonunda yer alacağınız etkinlikler ve hedefleriniz hakkında bilgi aktarabilir misiniz?
Konumuz gereği katılacağımız, temsilci veya konuşmacı olacağımız birçok etkinlik var. Burada bizim liderliğimizde veya paydaşlığımızda gerçekleşecek ve ülkemize katkıda bulunacak organizasyonlardan bahsetmek isterim. Henüz çok yeni kurulmuş olmamıza rağmen şimdiden bilimsel kurumlardan paydaşlarımızın davetiyle değerlendirme aşamasında olan üç özel projede ve iki uluslararası konferans ev sahipliğinde rol aldığımızı söylemekten mutluluk duyuyorum. Finlandiya Ekonomi ve İstihdam Bakanlığı'nın yetkisi altında faaliyet gösteren en büyük araştırma ve teknoloji şirketi ve araştırma merkezi VTT Finlandiya’nın davetiyle Horizon çağrısı kapsamında Sustainabite adlı projenin paydaşları arasında, bitki bazlı yeni sağlıklı ve sürdürülebilir gıda ürünleri ve işlemleri projesinin paydaşları arasında yer almaktayız. Avrupa Birliği Horizon projesi kapsamında İTÜ önderliğinde hazırlanan WasteFun projesiyle atıkların dönüşümüyle yüksek katma değerli bileşenler elde ederek sağlıklı ve fonksiyonel gıdaların üretimini hedeflerken, Avrupa Bitki Bazlı Gıdalar Birliği gibi Avrupa’nın önemli kurumlarıyla partnerlik içerisindeyiz.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi liderliğindeki "SPRouT" projesiyle Avrupa Birliği'nin Marie Skłodowska-Curie programı kapsamında beslenme dönüşümüne odaklanarak Akdeniz diyeti prensiplerine uygun sağlık sorunlarına çözüm aramayı amaçlıyoruz. Proje, bir dizi ortak ülke ve kurumla iş birliği yaparak Akdeniz Diyetinin sağlık ve beslenme hedeflerini birleştirerek sürdürülebilir gıda sistemlerine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. AB projelerimiz dışında Bitki Bazlı Gıda Etiketi Koalisyonu" projesiyle, Uluslararası Bitki Bazlı Gıdalar Birliği’nin çağrısına yanıt olarak başvurduğumuz projemiz kabul edildi. Proje, Türkiye'de bitki bazlı beslenmenin önemini vurgulayarak kamuoyunu bilinçlendirmeyi, Türkiye'nin bitki bazlı gıdalara ilişkin politika raporunu hazırlamayı, zorlukları belirlemek için paydaşları bir araya getirmeyi ve bitki bazlı gıdaların yaygınlaşmasını teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
Projelerimiz dışında Kasım ayında Future for Healthcare Konferansı’nda Prof. Dr. Sadi Güleç’in moderasyonu eşliğinde, dünyada bitki bazlı gıdalar alanındaki son gelişmeler, trendler ve ülkemizde uygulanabilecek politikalar konularından bahsettiğimiz, benim de konuşmacılar arasında yer aldığım, Şef Yasin Taze, İklim Aktivisti Seren Anaçoğlu, Diyetisyen Elvan Odabaşı'nın da yer aldığı ‘‘Gelecek BİTKİDEN Gelecek’’ panelini gerçekleştirdik. Önümüzdeki süreçte de birçok proje ve konferans ile yine BİTKİDEN ismini duyacaksınız.
Yıl içerisinde çeşitli etkinliklerde yer alıyoruz ve alacağız. Şu an için gündemimizde 7-9 Kasım 2024 tarihleri arasında Yağ Bilimi ve Teknolojisi Derneği’nin (YABİTED) EUROFED Lipid ortaklığıyla düzenleyeceği kongre bulunuyor. Bu uluslararası kongre, dünyanın her yerinden insanlara, endüstriden profesyonellerle ağ oluşturmasını bitkisel yağları her yönüyle tartışmak için önemli fırsatlar verecek. İlgili bilimsel ve teknolojik gelişmelerin tartışılacağı kongre, “Daha Sağlıklı Gelecek İçin Fikirlerin Buluşması” sloganı eşliğinde gerçekleştirilecek. Ama bu yılın en büyük sürprizi Uluslararası Bitkisel Gıdalar Birliği’nin 6-8 Kasım tarihlerinde gerçekleştireceği uluslararası etkinliğe dernekolarak ev sahipliği yapmamız olacak. Türkiye’nin adını duyurmakla kalmayıp, ülkemizdeki ve coğrafyamızdaki sürdürülebilir inovatif gıdalara yönelik farkındalık yaratacağımız bu konferans hakkında detaylara daha sonra yer vereceğiz. Konferansı takiben COP 29 için bir odak grup ile Azerbeycan’da hem küresel bitki bazlı gıdalar temsilcileri hem de Türkiye olarak yerimizi almayı planlıyoruz. Çünkü hedeflerimiz sürdürülebilirlik, farkındalık, gezegen ve insanlığın iyiliği için yapılması gerekenlerden oluşuyor.
“ÇOK YÖNLÜ BİR BİLİM KURULU OLUŞTURMAYI HEDEFLİYORUZ”
Dernek olarak bitki bazlı gıdalar merkezinde gıda sektörü dönüşümünün önemini vurgulamak, gıda güvenilirliği ve güvencesi konusunda farkındalığı artırmak amacıyla çok disiplinli bir bilim kurulu oluşturma sürecinde, çeşitli alanlardan uzmanları bir araya getirerek geniş bir perspektif sunmayı hedeflediklerini açıklayan Ebru Akdağ, “Gıda konusu; gıda mühendislerinden agronomistlere, toksikoloji uzmanlarından diyetisyenlere, hekimlerden iklim uzmanlarına, iletişimcilerden gastronomistlere kadar uzanan multi-disipliner yaklaşım gerektiren bir alan. Bu bilinçle biz de beslenme bilimi, sürdürülebilir tarım, çevre sağlığı, gıda teknolojisi ve sosyal bilimler gibi farklı disiplinlerden uzmanlardan oluşan ve dolayısıyla ülkemizde ilk olacak bir bilim kurulu kurma hedefindeyiz” diye konuşuyor.